Nisan 2016 Posts

“Akdeniz” denildiğinde anlaşılan ve anlaşılması gerekene dair düşünülen…

 

Sıra dışı gazete yazılarının tâkipçisi olduğum Süleyman Seyfi Öğün, bu günkü “Mare Nostrum” başlıklı yazısında, izlediği ve etkilendiğini belirttiği Akdeniz isimli bir belgeselden hareketle Akdeniz havzasından ve bu havzanın bir parçası olan Türkiye’den ve bu ülkenin insanlarından söz ediyor. Söz konusu belgeselde bu coğrafyanın “mukadderatı”nın anlatıldığını, ne ki bu imkânlarla çok daha fazlasının yapılabileceği düşüncesinin içinden geçtiğini belirtiyor.
İlk paragraf şu cümlesiyle bitiyor:
“(…) Ama , nihâî tahlilde, bu belgeseli izlemenin beni etkilemiş olduğunu, bâzı bağları daha etraflıca gözden geçirme fırsatı sağlamış olduğunu söyleyebilirim.”

Hadîs-i Şeriflerden…

 

Ahmed Ziyâüddin Gümüşhanevî (k.s.) hazretlerinin (d. Hicrî 1228 / Miladî 1813 – v. 1311 / 1893) derleyip telif eylediği (musannifi olduğu) ve Abdülaziz Bekkine (k.s.) (d. H.1313 / M. 1895 – v. 1952) hazretleri tarafından Türkçeye çevrilen Ramûz El-Ehâdis (Hadisler Deryası) adlı eserden (Gonca Yayınevi, Basım yılı:2014, Takım ISBN: 978-605-4816-11-8, 1.Cilt ISBN:978-605-4816-12-5) beş hadîs-i şerif alıntılayacağım. Hadislerin metinlerinden sonra ravilerin (rivayet edenlerin) isimleri verilmiştir.

Bu günün dikkate değer üç gazete yazısından…

 

Ben “gazeteci yazar” değilim, yazar’ım. Ben, gazetenin mutfağında güncel olayları izleyip konularımı oradan çıkarmıyorum. Ben, kendi gündemimi kendim belirleyerek yazıyorum. (…)
Aslında her defasında kendine bir kompozisyon ödevi verip o ödevi yerine getirmek zor. (…)

İyi şair ve iyi yazar olan birinin, İsmet Özel’in yeni bir yazısından…

 

Şair İsmet Özel’in “CİHADIN VE NİYETİN MİLLETİ (II) başlıklı İstiklâl Marşı Derneği internet portalinde çıkan yazısından alıntılar sunacağım. Bu yazı, “DİL İLE İKRAR” serlevhası (üst başlığı) altında, haftada bir (Cuma günleri) çıkan yazıların ondördüncüsü.

Üç gazete yazısından dikkatimi çeken satırlar…

 

“(…) Siyâsete ilkesel yaklaşımın Türkiye’deki karşılığı “değişmez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez” olarak ilân edilmiş bir kadüklüğe sadakâtten ibâret kalıyor. İlkeler çoğu defa ideolojik saplantılarla örtüşüyor ve parti siyâsetlerine ayakbağı oluyor. Hayât, özellikle de siyâsal hayât ise bunu kaldırmıyor. Siyâsette akışkanlık ve yeni durumlara intibâk edebilmek, ilkelerin yumuşatılmasına; eğer hayât zorluyorsa, onları başkalarıyla ikâme etmeye dayanıyor. Bu da entelektüel bir emeği ve atâletin iç tatmin mekanizmalarını aşmayı gerektiriyor.” (Süleyman Seyfi Öğün)
(alıntının ait olduğu yazıyı okumak için tıklayın)