“Zâhirin fânî olunca hakîkatin Hak varlığı ile bâkîdir.”

 

Başlığı teşkil eden cümle Fusûsu’l-Hikem Tercüme Ve Şerhi- IV, s.52’dendir. Onu izleyen cümle de o kitabın aynı sayfasında şöyle: “Bu da senin için fenâ (yokluk) değil ayn-ı bakâdır (ebedîlik gözü). Böyle olunca bu cesedânî sûretten soyunduğumda yok olacağım diye endişe etme ve korkma!

Ve emr bunun üzerine oldukda, bu, zevât üzerine emân, İzzet ve hırâsettir (koruma). Zîrâ sen, hudûdun ifsâdına kâdir değilsin. Ve bu izzetten daha büyük ne İzzet vardır? Dolayısıyla sen, vehm ile katlettiğini tahayyül edersin, Halbuki hadde mevcûd olan sûret akıl ve vehm ile zâil olmadı. Ve buna delîl (Enfâl, 8/17) dir; ya’nî “Yâ Habîbim, attığın vakitte sen atmadın; velâkin Allah Teâlâ attı” âyet-i kerîmesidir. Göz ise, ancak histe kendisi için remy (atma) sâbit olan sûret-i muhammediyyeyi idrâk etti. Halbuki o, bir sûrettir ki, Allah Teâlâ evvelen atmayı ondan nefyetti, ya’nî “Sen atmadın” buyurdu; ikinci olarak âyet-i kerîmenin vasatında (ortasında) atmak fiilini iz rameyte kavliyle muhammedî sûret için isbât etti, yani “attığın vakitte” buyurdu; ve sözün sonunda da isridrâk edâtı olan lâkin kelimesiyle muhammedî sûrette atan Allah’a rücû’ eyledi. / Mü’min olan kimsenin elbette bu kerîm âyete îmân etmesi gerekir. Çünkü Hak kelâmıdır.

Din Esaslı Âlem Anlayışından Dindışı Dünya Görüşüne

 

Ş. TEOMAN DURALI’NIN “ÇAĞDAŞ KÜRESEL MEDENİYET Anlamı / Gelişimi / Konumu” Çağdaş Küreselleştirilen İngiliz-Yahudî Medeniyeti” isimli Ş. Teoman Duralı‘nın dergâh yayınları‘ndan çıkmış kitabının, bu yazının da başlığını oluşturan başlık altındaki bölümden yapacağım bazı alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı.

“Müslümanlık, bireyin olduğu kadar, toplumun da yaşama tavrı ile üslubunu tümüyle belirler. Bundan ötürü, Müslümanlaşmış toplumların özellikleri arasındaki farkların zamanla en aza indiği bir tarihî gerçekliktir. Bu gerçeklik, Onsekizinci yüzyıldan itibâren Batı Avrupa’dan çıkıp yeryüzünün dörtbir yanına yayılan Milliyetçilik akımlarının, İslâm âlemini de etkileri altına alıncaya değin sürüp gelmiştir. Buradan da Maddeci-Mekanistik dünya tasavvurunu üretmiş ve nihayet adı geçen dünya tasavvurunun üstünde belirlenimi gevşek kalmış, demek ki, sıkı sıkıya tanımlanmamış bir ideoloji olan İnsancılık- dünyacılığı inşâ etmiştir. Bunu, Secularisme- Positivismein diğer bir deyimlendirilişi şeklinde kullanıyoruz.

İngiliz-Yahudî medeniyetindeyse, insancılık-dünyacılık, ideoloji olma vasfını kaybedip dünyagörüşü hâline gelmiştir. Adı anılan dünyagörüşünün içerisiyse, insanın maddî ilişkiler ağıyla doldurulmuştur. Başka bir anlatımla, yalnızca dünyaya yönelmiş hâlde yaşayan insanın, yalnızca- dünyaya- yönelik- yaşayışını oluşturan doku, maddî ilişkiler ağından ibârettir. Bu derekede mütâlea ettiğimizde de, insanı, İslâmî bir deyişle, beşere indirgemiş oluruz.

Yedi Âyetler

 

Bismillâhirrahmânirrahîm Kul len yusîbenâ illâ mâ keteballâhü lenâ hüve mevlânâ ve alellâhi felyetevekkelil mü’minûn vein yemseskellâhü bi durrin felâ kâşife lehüü illâ hüve ve in yüridke bi hayrin felâ râdde li fadlihî yusîbu bihî menyeşaaü min ıbâdihi ve hüve ve in yürıdke bihayrin felâ raâdde li fadlihî yusîbu bihî men yeşââ min ıbadihî ve hüve’l ğafûrûrrahîm İnnî tevekkeltü alellâhi rabbî ve rabbiküm mâ min dâabbetin illâ hüve âzun binâsı- yetihâ inne rabbî alâ sırâtın müstekîm

Ve keeyyin min dâabbetin lâ tahmilü rızkahâ ellâhu yerzükuhâ ve iyyâküm ve hüvessemîulalîm mâ yeftehıllâhü linnâsi min rahmetin felâ mümsikâtü rahmetih. Fein tevellev fekul hasbiyallah. Lâ ilâhe illâ hüve. aleyhi tevekkeltü ve hüve rabbül arşil azîm.

Kur’an-ı Kerîm’in Meryem Sûresi’nden anlamlarıyla baştan on âyet

 

1- Kâf, Hâ, Yâ, Ayn, Sâd. (müteşâbih: mecazî anlama elverişli) 2- Bu (okunacak âyetler), Rabbinin Zekeriyyâ kuluna olan rahmetini bir anmadır. 3- Hani Rabbine gizlice seslenmişti. 4- Demişti ki: “Ey Rabbim, cidden benim kemiğim gevşedi, başımı (ihtiyarlıkten) bembeyaz alev aldı. Sana dua etmekle ey Rabbim, hiçbir zaman bedbaht olmadım. 5-Gerçekten ben, arkamdan yerime geçecek yakınlardan endişedeyim. Hatunum da kısırdır. Onun için bana tarafından bir velî ihsan eyle! 6- Ki bana ve Yakûb hanedanına mirasçı olsun. Ey Rabbim, sen onu rızana mazhar kıl! ” 7- (Allah Teâlâ buyurdu ki): “Ey Zekeriyyâ! Gerçekten biz sana bir oğul müjdeliyoruz ki, adı Yahyâ’dır. Bundan önce ona hiçbir addaş yapmadık.”

8- (Zekeriyyâ), “Yâ Rabbi! Benim nasıl oğlum olur ki, hatunum kısır durumda. Kendim de ihtiyarlığın son haddine vardım” dedi. (Kendisi 120, karısı 98 yaşında idi.) 9-(Melek) dedi ki: “Öyle! (Lâkin) Rabbin buyurdu ki: O bana kolaydır, bundan önce seni yarattım. Oysa hiçbir şey değildin”. 10- (Zekeriyya), “Yâ Rabbi! (Hatunumun gebeliğine dair) bana bir alâmet ver!” dedi. Allah Teâlâ, “Senin alâmetin, sapasağlam olduğun halde üç gün üç gece insanlarla konuşamamandır.” buyurdu.

“Evliyânın kelâmı, Hakk’ın kelâmı”

 

“Hak (Celle celâluhu) Hazretleri ale’l-ıtlâk (mutlak sûrette) mütekellimdir (konuşandır) ve ezelden ebede kadar, lâ-yenkatı’ bî-harf ü savt (kesintisiz, harfsiz ve sessiz) mütekellimdir. Onun her bir nebî ve velî ile kelâmı vardır; ve cümlesinin kelâmı müttehiddir, yani onda tenâkuz (çelişki) yoktur. “