Nisan 2016 Posts

Millet mi toplum mu?

 

Bu başlık altında kısa bir yazı kaleme alma düşüncesi niye, nasıl uyandı bende? Ali Bayramoğlu’nun “Toplum mu millet mi?” başlıklı bu günkü yazısını okuyunca!
Dün de İsmet Özel’in bir yazısını okumuştum. Bu iki yazıdaki çok farklı yaklaşımlar (ben de İsmet Özel gibi düşünüyorum) beni ister istemez kısacık da olsa bir yazı ile düşündüğümü ifade etmeye mecbur bıraktı.
Baştan belirteyim ki dünya görüşü yönünden liberal ve demokrat denilebilecek olan Ali Bayramoğlu’nun yazısının başlığını oluşturan soruyu, yazıyı okumadan, ‘elbette toplum’ diye cevaplayacağından emindim. Yazısından birkaç alıntı sunarsam, bu konuda fikrinin belirgin olduğu kolayca anlaşılır.

İsmail Tillovî Fakîrullah hazretlerinden sözler

 

İsmail Tillovî Fakîrullah (rh. a.) hazretleri (d. H.1067 / M.1656- v. H.1147 / M.1734), hem Erzurumlu İbrahim Hakkı (rh. a.) hazretlerinin (d. H. 1115 / M.1703- v. H.1194 / M.1780) hem de daha önce onun babası Derviş Osman Efendi’nin (rh. a.) ve onunla birlikte Molla Mehmed Sıhrânî’nin (rh. a.) hizmetkârlığını yaptıkları ve müridi oldukları, Gavs-ı azam ve ülvî şeyh diye bilinen bir zattır. Bu kâmil insanın, Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretlerinin Mârifetnâme adlı eserinde (Erkam Yayınları, Sadeleştirme: Cafer Durmuş- Dr. Kerim Kara, 3.cilt, İstanbul 1432 / 2011, ISBN: 978-9944-83-340-0 (3.c.) yer alan bazı sözlerini sunacağım.

“CİHADIN VE NİYETİN MİLLETi (1)”

 

Şair İsmet Özel‘in İstiklâl Marşı Derneği internet portalinde “DİL İLE İKRAR” yazı serisinden bu Cuma günü çıkan yeni yazısının başlığı böyle.
Bu yazının seçtiğim bazı satırlarını alıntılayacağım.

“Kaba bir uygarlığın cansız bedeni”

 

Gökhan Özcan‘ın 5 Şubat 2015 tarihli bir gazete yazısının başlığıydı bu. Aynı gün ben de Radikal Blog için “Gökhan Özcan’ın yazısından sözler…” başlığıyla söz konusu yazıdan bazı sözleri derleyerek bir yazı oluşturmuştum ve o yazı 22 Mart 2016 tarihinden bu yana aktif olmadığı söylenebilecek ve bu günlerde iyice kapandığı anlaşılan Radikal’in Blog yazıları arasında o tarihte yayınlanmıştı. O yazımı burada da biçimsel bir değişiklikle, baş tarafına ve sonuna birer not ilavesiyle ve Gökhan Özcan’ın söz konusu yazısının başlığıyla (elbette tırnak arasında) yayınlıyorum.

Radikal’in kapanması üzerine…

 

Kağıt baskıdan dijitale geçen, şimdi de kapanan Radikal’de köşe yazarlarına ve mutfak ekibine veda etme fırsatı tanındı ama benim de aralarında olduğum onbeşbin küsur blog yazarına bu imkân tanınmadı. Radikal Blog 22 Mart 2016 gününden bu yana donmuş vaziyette karşımıza çıkıyor; aynı yazı başlıkları, aynı fotoğraflarla. Çıkan en son blog yazıları 22.03.2016 tarihli.
Bunu böylece belirttikten sonra, köşe yazarlarının ve ‘mutfak ekibi’nin veda mesajlarından Radikal’in kapanmasıyla ilgili dikkatimi çeken sözlere yer vereceğim ve onlardan bir şey söylememi gerektirenlere dair sözümü de esirgemeyeceğim. Bana ait sözleri köşeli parantez açarak belirteceğim.