Nisan 2017 Posts

Okuduğum bazı gazete yazılarından …

 

* “Kalkınmacı muhafazakârlık” ve “devletçi modernleşmecilik” değişik dönemlerde “iktidar” olmuşlar; ama “demokrasi” ve “çoğulculuk” söylemini büyük çapta “muhalefet“te iken kullanmışlardır. Bunun temel nedeni, her iki ideolojinin de “demokrasi“nin ikinci, hattâ üçüncü planda kaldığı “mega söylemler“e sahip olmasıdır. (M.Şükrü Hanioğlu, Bir muhalefet söylemi olarak “demokrasi”, Sabah, 30.04.2017)

Güncel siyasette aramızda yine kamplaşma teşvikçileri faal durumdalar

 

Hepsi ısrarla ve merakla düşünce, hikmet, ilim-irfan beklentisiyle okuduğum, tâkipçisi olduğum yazarlar olmasa da, isimlerini geçmişten bu yana kimi dergilerden ve gazetelerden bildiğim bazı yazarların şimdilerde değişik gazetelerde çıkan yazılarına zaman zaman göz atma gereği duyanlardanım.

M. Şükrü Hanioğlu’nun, kendisiyle yapılmış söyleşilerden ve yazılarından derlediğim bazı sözleri

 

Hâlen Princeton Üniversitesi’nde (ABD) çalışan, Geç Osmanlı dönemi tarihi alanında dünyanın en önde gelen akademisyenlerinden ve 19. yüzyıl entelektüel tarihinin en önemli kaynakları olan eserler ve makalelerin sahibi M. Şükrü Hanioğlu‘nun, kendisiyle yapılmış söyleşilerden ve yayınlanmış yazılarından seçerek derlemiş olduğum bazı sözlerine, düşündürücü değerde bulduğum için, tek tek kaynak belirtmeksizin, burada yer vereceğim.

16 Nisan 2017 Referandumu sonucu belli olunca…

 

Ben sonucun böyle çıkacağını tahmin etmiyordum; aradaki farkın biraz daha açık (% 55-45 gibi) olacağını düşünüyordum. Kampanyalar sırasında durumun başabaş gibi gittiği söyleniyordu, isabetli imiş; ben yanılmışım.

“Seküler olsun, yüzbinlerce kişiyi öldürsün(mü?)”

 

M.Şükrü Hanioğlu‘nun 16 Nisan 2017, Pazar günü Sabah‘da çıkan yazısının başlığı böyle. Bu önemli yazı, tabloyu ortaya koyan şu cümleyle başlamakta:

“Beşşar el-Esed liderliğindeki Ba’as rejimi totaliter mezhep diktatörlüğünü sürdürme uğruna yüz binlerce kişiyi öldürerek, milyonlarca bireyi göçe zorlayarak ve “Mahd al-Hadarat (Medeniyetler Beşiği)” olarak adlandırılan bir ülkeyi harabeye dönüştürerek yirmi birinci asrın en büyük insanî trajedisini yaratmıştır.”