Nisan 2018 Posts

Mahmud Erol Kılıç’ın “Anadolu erenlerini bir bir kaybederken…” başlıklı yazısından alıntılar

 

“(…) Yoğun siyasi gündemimizle meşgul olduğumuz şu günlerde bir Allah dostu daha sessizce aramızdan göçüp gitti. (…)

“Osmanlı’da millet olmadığı tezinin slogan olma ötesinde anlam içermediği ortadadır.”

 

Başlıkta M. Şükrü Hanioğlu‘nun 29 Nisan 2018 günü Sabah‘ta çıkan Osmanlı’da “Millet” var mıydı? başlıklı yazısındaki bir cümlesinin bir bölümünü aktardım.

Şöyle bir olağan dışı tahsil hırsı ve bu yolda başarılı olmuş görünenler

 

Ülkemizde sonradan, yaşı ilerlemiş olarak, yaşını küçülttürmek sûretiyle tahsil yapmaya yeltenenler ve bunda zâhiren başarılı olanların bulunduğu bir vâkıadır. Denilebilir ki, belirteceğim şartlar onları tahsil için bâriz biçimde teşvik edici olmuştur.

Zevk (manevî tecrübe) hakkında Fusûsu’l- Hikem’den kısa bir bölüm

 

“(…) Zevk(manevî tecrübe) üç mertebe üzerinedir: bilmek, görmek, olmak. Yani ilme’l-yakîn, ayne’l-yakîn ve hakka’l-yakîn. Ateşin yakması ilme’l-yakîn, ateşin bir şeyi yaktığını görmemiz ayne’l-yakîn, ateşin bedenimizi yakması hakka’l-yakîn. Hz. Üzeyr, Hakk’ın ölüleri dirilteceğini bilirdi; bu ilme’l-yakîndir. Fakat bu ilimle yetinmeyip ölünün ne sûretle dirildiğini görmek istedi; bu ayne’l-yakîndir. Fakat Hak Teâlâ hazretleri onun sualinin fiilen cevabını kendi nefsinde yerine getirmekle (bkz. Bakara, 2/259) ona hakka’l-yakîn zevkini verdi. Velhâsıl Hz. Üzeyr’in suâli kaderden idi. Ve ilm-i kader ona verilmedi; Kayıdlının mutlakı kuşatması mümkún değildir. Böylece Hak Teâlâ Hz. Üzeyr’in kayıdlı olan nefsinde ona ihyâ(diriltilme) keyfiyetini gösterdi.(…)” (Muhyiddin İbnu’l Arabî, Fusûsu’l-Hikem Tercüme ve Şerhi, Terc. ve Şerh: Ahmed Avni Konuk, Hazırlayanlar: Prof. Dr. Mustafa Tahralı, Dr. Selçuk Eraydın, MÜİFVY, 6.Baskı, 2017, c.III s. 99-100)

Not: Alıntılama kaynak eserden tıpa tıp yapılmamıştır. Anlam değişikliği olmamak üzere okuyanların daha kolay anlaması için günümüzden kelime karşılıkları verilerek bir aktarım yapılmıştır.

Kaza ve kader hakkında Fusûsu’l- Hikem’den bir bölüm

 

Kazâ: Allâh’ın şeylerde/eşyâda hükmüdür. Ve Allâh’ın eşyâda hükmü, eşyaya dair ve eşyada olan ilminin haddi/tarifi/sınırları üzeredir. Ve Allâh’ın eşyâda olan ilmi de bilinenler(ma’lûmât) nefislerinde ne hâl üzere sâbit idiyseler, o ma’lûmâtın Hakk’a verdikleri şeyin tarifi/sınırları üzeredir.