Ekim 2019 Posts

Fütûhât-ı Mekkiyye’den (müellif: M.İbn Arabî, çeviri: Ekrem Demirli) sözler

 

Muhyiddin İbn Arabî‘nin (d.1165-v.1240) Fütûhât-ı Mekkiyye adlı, Ekrem Demirli tarafından dilimize 18 cilt hâlinde çevrilmiş eserinin 18. cildinden bazı sözleri alıntılayacağım.

“Akıl ‘oluş’la (kevn) bağlanmış ve sınırlanmıştır. Aklın kaydından kurtulmuş heva da hakikati görür. Bununla beraber kendisine uyanı Allah’ın yolundan uzaklaştırır, fakat Allah’tan değil! Çünkü o da Allah’ın melekûtu kapsamında ve dolayısıyla O’nun kudreti dâhilindedir. (s.16)

“Kim Hakk’a / hakka uyarsa, sabra bağlanmış demektir. Sabra uymak ise ancak hakikati bilen için mümkündür. Her şey, bilen veya bilmeyen, teleftedir; sadece duran ve vakfe sâhibi olan kurtulur. Başka bir ifâdeyle, kurtulan, duyup da konuşmayan ve çağrıldığı işe icâbet edendir. Pişman olmayacak kişi odur.” (s.30)

“Himmetlerin dağılırsa seni ayakta tutan Hak senden yüz çevirir; güçlerin zayıflarsa sana yardım eder ve seni güçlendirir, sana karşı kendinden başka suç işleyenin olmadığını öğretir. Kendinden habersiz kalma! Güneşinden bir parıltı senin adına doğmuştur. Allah gündüzü senin geçim vaktin, amelleri de bir örtü ve süs kılmıştır. Binaenaleyh en güzel amellerle süslenmen ve onlarla ilgilenip dünya ile şeytanın süslerinden uzaklaşarak Kur’an’da ifade edilen Allah’ın süsüyle süslenmen gerekir.” (s.31)

Merhûm Nuri Pakdil ile ilgili olarak üçüncü kez yazdı Rasim Özdenören

 

Rasim Özdenören’in son üç yazısı Nuri Pakdil’le ilgili. Başlıkları sırasıyla şöyle bu yazıların:”Nuri Pakdil”, “Pakdil’in ardından” ve bu günkü yazısı: “Nuri Pakdil: Muhalif bir seciye”. Nuri Pakdil’i en iyi tanıyan pek nâdir yazarlardan biri (Allah hayırlı ve sağlıklı ömür versin kendisine) olan Rasim Özdenören’in merhûm hakkındaki bu üçüncü yazısının bazı yerlerine değineceğim, bazı yerlerini de alıntılayacağım.

İlk cümlesi aydının temel özelliğine vurgu yapıcı: “Aydının temel özelliği muhalif tavrında tecelli eder.” Böyle diyor ve W. Mills’in bir kitabından bir sözünü aktarıyor: “Sıradan insanlar, yaşadıkları gündelik hayatın dünyasını aşacak güçte değildirler.” Ve ardından sıradan insan hakkında kendi gözlemlerine, tecrübesine dayalı olduğu anlaşılan tesbitlerini ifade ediyor. Birbirini izleyen, anlam bütünlüğü gösteren üç cümlesi:”Büyük değişimler onun denetimi dışında gerçekleşir. Ama bu değişimler onun hareketlerini ve dünyaya bakış tarzını etkiler. Bu değişimin baskısıyla, sıradan insan kendini güçsüz ve amaçsız bırakan bir çağın insanı olmaya itilir.”

13. Yüzyılda yazılmış bir tasavvufî eserin tercümesi olan bir kitaptan alıntılar…

 

Sadreddin Konevî‘nin (1210-1274) en-Nefehâtü’l-ilâhiyye isimli eserinin İlâhî Nefhalar adıyla Ekrem Demirli tarafından dilimize çevrilmiş olması, 13. yüzyılda telif edilmiş, tasavvuf alanındaki bu önemli eserin muhtevası hakkında bilgi edinmemizi mümkün kılmaktadır. Bu kitabın (Kapı Yayınları, 1. Basım: Mayıs 2015) birkaç yerinden alıntılar sunmakla bu değerli müellifin ilminden-irfânından ne yansıtılabilirse; kendisini minnet, şükran ve dua ile anmak, ve mütercime şükran borcumuz anlamında küçük bir çabayla, geçmişteki böylesi büyük eserlere ve günümüzdeki onlarla ilgili önemli çalışmalara saygımı belirtmiş olacağımı düşünüyorum. “Alıntılar” diyorum ama kelimesi kelimesine aynı, tıpa-tıp imlâsına uyacağımı söylemiş olmadığım ama anlamına sâdık kalmaya çalışarak bu kitaptan aktarımlar yapacağım bilinmeli.

“Bir insan şunu ileri sürebilir: ‘Seçkinlerden her birisinin bilgisi Hakk’ın bilinen her şeyi ihata eden bilgisine mutâbık olmalıdır.’ Böyle bir iddiaya verilecek cevap şudur: Hakk’ın bilgisinin kendisinin bir sıfatı olarak dikkate alınması, -başkasının bir sıfatı olması itibariyle- onun/onların bilgisinin bir şeye ilişmesinden farklı olduğunu düşündürmesi gerekir. Bunu anlayınız! Bu bilgi inâyete mazhar insana Rabbinin bahşetmiş olduğu ve insana keşf olunan şeylerin en değerlisi ve yücesidir.” (s.18)

“Yedi Güzel Adam”dan vefât eden “Nuri Pakdil” üzerine yaşayan Rasim Özdenören yazdı

 

“Yedi Güzel Adam” dan bu dünyadaki yaşamı sona erip iki gün önce ebediyete intikal eden Nuri Pakdil hakkında, onlardan hayatta olan ve kendisine, yakınlarına Allah’dan sağlıklı, hayırlı ömürler dilediğim Rasim Özdenören’in bu gün bir yazısı çıktı. “Nuri Pakdil” başlıklı o yazının (Yeni Şafak, 20 Ekim 2019) birkaç yerinden alıntılar sunacağım.

“(…) Her şey biter, çıplak hakikat yüzümüze şamar gibi iner… Son dönemlerde sağlığı yerinde olmamasına rağmen morali yerindeydi. Cerbezeli tavrını yitirmemişti. Canlı şevkli neşeli idi… Ziyaretine gelen konuklarına bir ara kendisini ilk kez nerede nasıl tanıdıklarını yazıp yazdıklarını göndermelerini istemişti. Bilmiyorum, o talebi yerine getiren oldu mu?”

Sadreddin Konevî’nin, Hakk’ı idrâk etmede üç farklı grup hakkında verdiği bilgi

 

13. asırda yaşamış(doğumu yaklaşık 1210, vefâtı 1274) olan Sadreddin Konevî tasavvuf düşüncesine kazandırdığı boyutlar ve kendi dönemine ve sonraki dönemlere etkisiyle ‘dönüm noktası’ olmuş bir sûfî düşünürdür. Onun Miftâhü’l-Gayb adlı eseri dilimize Ekrem Demirli tarafından Tasavvuf Metafiziği adıyla çevrilmiştir (Kapı Yayınları). Bu kitabın bir bölümünden ( s.72-74 arasından), cümleleri ve kelimeleri hep tıpatıp aynı olmamak ve bazı kelimelerin karşılıklarını parantez açarak vermek kaydı ile ama anlamı aynen yansıtmak niyet ve kaygısıyla alıntılar sunacağım.