Tedbîrât-ı İlâhiyye Tercüme ve Şerhi’nden alıntılar
Müellifi Muhyiddin İbn Arabî (m.1165-1240) olan, tercüme ve şerhini Ahmed Avni Konuk‘un(m.1868-1938) yaptığı, Prof. Dr. Mustafa Tahralı‘nın yayına hazırladığı eserin birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı.
“Mahlûkatın hepsi Allah’ın kullarıdır. Velâkin onların bazısı rahmet-i rahîmiyye (rahimî rahmet -a.a.-) ile merhûmdur ki, Hak Teâlâ onlar hakkında meâl olarak ‘Halbuki Allah rahmetini dilediğine tahsis eder.’ buyurur (Bakara, 2/105). Bunların ilâhî ilimde saadetleri sâbit olmuştur. ‘‘Benim kullarım içine gir.‘ (Fecr, 89/29) ‘‘ve cennetime dâhil ol!’(89/30) Hak Teâlâ bu şerefli sözlerle mekrûhları murâd eder. Zîrâ bu âlemde nefsin zor gördüğü ve hoşlanmadığı, diğer taraftan hoşlandığı şeyler vardır. Ve şehvetler kâfirin cennetidir. Halbuki onlar hakikatte ateştir. Onların zâhiri nimetler ve lezzetlerdir. Fakat bâtınları cehennemdir. Ve Resûlullah (sav) Efendimiz ‘Cennet mekruhlar ile örtülmüş ve ateş (cehennem) şehvetler ile kaplanmıştır.’ buyurmasıyla bu açıklanan hakikate işâret etmiştir.” (s. 126)
“Hakk’ın kudreti Hakk’ın iradesine, Hakk’ın iradesi de Hakk’ın ilmine, Hakk’ın ilmi de Hakk’ın malûmâtına tâbidir. O halde bir sâbit hakikat ne nitelikle Hakk’ın malûmu olmuşsa, onun şehadet mertebesinde de, o sûretle zuhuru için Hakk’ın iradesinin ilişiğine ‘ilâhî emir’ derler. Bu, ilâhî kazâdır; ya önlenemez veya askıda olur. Önlenemez kazanın değişmesi mümkün değildir. Fakat askıdaki kazanın değişmesi câizdir. Şu halde ilâhî kazâ önlenemez olsa da askıda olsa da, mâdem ki eseri şehâdet âleminde kul üzerinde görünür olmuştur, işte bu zuhura bakıp deriz ki, bu kulun sâbit hakikati ilâhî ilimde bu nitelik ile sâbit olmuş ve ilâhî irâde de bu vasıf üzerine ilişkin olmuştur. Bir misâl: insanî unsurî varlığın hayatının devamı rızka muhtaç olduğu ve rızık dünya türü olduğundan insan dünyayı elde etmeğe meyl eder. İşte biz yukarıda bu meylin meşruiyet dairesini ve onun dışında kalan hâllerden yüz çevirmeyi ve dünya talebinde özü izah etmiştik. Şimdi de bu rızık talebi hakkındaki açıklamanın iyi anlaşılması için bir misâl getirelim. Hak Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’inde meâlen ”Ahirete iman etmeyen için kötü mesel (örnek) vardır. Ve Allah Teâlâ için mesel-i a’lâ (yüce örnek) vardır; ve O Azîz ve Hakîmdir. Yine O işlerini yerli yerine koyan Azîzdir.’ (s.167-168)”