“Karışık kafa çalışmayan kafadan iyidir.”
İsmet Özel‘in İstiklâl Marşı Derneği internet portali İsmet Özel köşesinde “Yazdıklarımın Soluklanma Vakti” üst-başlığı altında çıkan “Dilden Şiire mi, Şiirden Dile mi?” başlıklı, 29 Zilkâde 1442 / (9 Temmuz 2021) tarihli yazısının (istiklalmarsidernegi.org.tr/Yazi.aspx?YID=1830&KID=79) birkaç yerinden yapacağım alıntılamalardan ibaret olacak bu yazı.
İlk alıntı başlığı teşkil ediyor. Bu cümlenin, İsmet Özel’in yıllar yılı yazıp söylediklerine atıfla kafa karışıklığı yarattığını söyleyenlere verdiği cevap olduğunu öğreniyoruz yazısının ilk satırlarından. Ve bir uyarısı: “Önce kafamızı karışıklıktan kurtarmağa çalışmakla karakterimizi sağlam kılabileceğimız hatasından uzak tutalım kendimizi.”
‘Sağlam karakter neyi ifade eder?’ sorusunu muharip, din adamı ve sanatçı söz konusu olduğunda ayrı ayrı cevaplıyor. Sanatçıdan söz ediliyorsa, “kendine (bilhassa gençlik yıllarındaki kendine) ihanetten uzak duruşunu onun sağlam karakterinin gereği olarak görürüz.” diyor. Yazısının bu bölümünden bir alıntı: İnsan hayatı olarak bildiğimiz şey nebatattan ve hayvanattan farklı olarak anlamın tezahür ve tecessüm edişine ilişkindir.
Anlam uğruna göze alınan zahmet para döngüsü sebebiyle bir yanıyla devletleri, diğer yanıyla edebiyatları doğurmuştur.
(…) Kısa bir tetkikatla beynelmilel münasebetlerin zorlayıcılığının devletleri birbirlerinden etkilenmeğe icbar ettiğini görebilir ve gösterebiliriz. Dilin gramer hususiyetleri yüzünden aynı şeyi edebiyat adına yapmak mümkün değildir. Yani edebiyat birleştirmez, ayrıştırır. (…) Edebiyatın hakkını ancak anadilimizde verebiliriz. (…)
(…) Aruz vezniyle hayat bulan Divan şiiri özü ve biçimiyle millî varlığın, yani Türkçe’nin grameriydi aynı zamanda. (…) Haçlı Seferleri süresince Türkler önce Batı Roma topraklarında yöre üstünlüğü bina eden devletleri dünya siyasetinin bir oyuncusu olmaktan çıkardı. (…) Sonra İstanbul’u fethederek olduğu kadarıyla birikmiş sermayenin hangi yolla olursa olsun şimdilerde Türk toprakları demekten hoşlandığımız alanda tezgâhladığı oyunu tümden iptal etti. (…) İsa aleyhisselâmın doğduğu yılı 0 sayarak başlatılan takvimin 1453 üncü yılı, İstanbul’un Türkler tarafından fethedildiği yıldır. Fetih Batı tarihçilerine göre Orta Çağı sona erdirdi. Hristiyan âlemi başının çaresine bakmak için her yola başvurdu. Batıdan gidilerek doğuya varma fikri 1492’de Kristof Colomb’un Avrupalıların hakkında hiçbir şey bilmedikleri topraklara ayak basmasına sebep oldu. Tahsil hayatım yeni ve yakın çağları bu tarihlerde başlatan öğretmenlerimle dopdoludur. (…)
(…) Tatmin olmak veya tedirgin olmak… Bu ikisi arasında gidip gelmekten bizi edebiyat kurtaracaktır. (…) Edebiyatın açtığı yoldan ilerleyerek müziğe, resme, mimariye ulaşabiliriz. Millî hayatın sırrı burada gizlidir. (…)
Niçin Türkçe şiirden dile uzanmak suretiyle doğmuştur? Çünkü Türkçe var olmak için gündelik hayatın idamesini ön görmüyordu. (…)
Dildir ayıran milletleri birbirinden başka hiçbir şey değil. (…) Tasnifin doğrusunu edebiyatı doğuran farklılaşmada aramak yerindedir. Bir insan edebiyat uğruna dilden lisana, lisandan lügate yükselir.”