M.İbn Arabî’nin el-Fütûhat’ında tasavvuf ve hikmet irtibatına dâir sözleri
” Tasavvuf ahlâktan ibarettir. Tasavvuf ahlâkıyla bezenmiş kimsenin hakîm (hikmet sâhibi) olması şarttır, olmazsa onun tasavvuftan nasibi yok demektir. Çünkü tasavvuf hikmettir, hikmet ise nebevî (Peygambere âit) ilimdir. Bu tespitlerden sonra meseleyi muallakta bırakmayarak kendine göre doğru hikmetin yerini de şöyle belirler: ‘İşleri ve hükümleri gerçek vaz’ olundukları (konuldukları) yere, sebepleri de gerçek mekânlarına yerleştiren ve yerlerinden oynatılması gerekenleri de yerlerinden çıkaran gerçek hukemâ (hakîmler), melâmetiyyedir ki bunlar Allah yolunun yolcularının (ehlu tarîkillah) seyyidleri ve imamlarıdır, önderleridir. Âlemin Seyyidi de (Âlemin Efendisi) onlardandır ve onlarladır, -ki o da Allah’ın Resûlü Hz. Muhammed’dir(sav)’ ve ‘ …işte bu hikmettir ve ehlullah yani resûller ve velîler de gerçek Hakîm’ lerdir. (el-Fütûhât, II/16,523) “(İbn Arabî Düşüncesine Giriş Şeyh-i Ekber, Mahmud Erol Kılıç, Sufi Yay., s. 131-132)