“(…) Üstad Massignon gerçekten de çok yönlü, çok bilgili bir insandı. (…) İslâm tasavvufunun efsanevî şahsiyeti olan Hallac-ı Mansûr’la ilgili çalışmalarını tamamlayıp dört cilt hâlinde yayınladı (1922). ‘Uğruna bir ömür verdim’ dediği eseri yayınladığı için çok seviniyordu. Üstelik kitabın basılıp yayınlanması, Hallac’ın vefatının bininci yılına denk gelmişti. Bundan dolayı da ayrıca mutluluk duyuyordu. Kitabın basımının bininci yıla denk gelmesini de yine Hallac’ın bir kerameti olarak görüyordu: ‘Bunda bizim bilmediğimiz bir sır, bir hikmet var’ diyordu. (s.35-36)
Nurettin, Massignon’a sadece zekâsı ve bilgisinden dolayı değil, aynı zamanda hür fikirli, medenî cesaret sahibi, üstün karakterli bir aydın olmasından dolayı hayranlık duyuyordu. (…)
Nurettin, Massignon’a gidip geldiği o günlerde, sohbet hocası olan M. Blondel’in ‘ L’Action‘ adlı eserini okuyordu: ‘(…) Gerçek hürriyet, hayatımızdan kendimizin sorumlu olduğumuzu bilmemizdir. (…)’ (s.37)
Bu sözler Nurettin’i çok etkilemişti. (…) Blondel’e dâhî diyen o profesör, yazılı imtihanda şöyle bir soru sordu: ‘Ölüm olayının geride kalan biz fâniler üzerinde bıraktığı intibalarla ilgili duygu ve düşüncelerinizi yazınız! ‘ Bir sonraki derste, profesör elinde bir tomar kâğıtla sınıfa girdi. ‘Yazdıklarınızı dikkatle okudum, hiçbiri beş para etmez’ diyerek söze başladı. Sonra da ‘Şu Türk’le bir de şu arkadaşınızın yazdıkları biraz bir şeye benzemiş’ dedi. Önce Nurettin’i ayağa kaldırdı, teşekkür etti; beğendiği birkaç cümlesini okudu. Ardından Peter’i ayağa kaldırdı, ona da teşekkür ettikten sonra, onun kağıdını satır satır okumaya başladı. Bütün dersi onun yazdıklarını açıklamaya harcadı… Peter liseyi rahipler okulunda okumuş, oradan aldığı diploma ile üniversitenin felsefe bölümüne girmişti. Zenci asıllı bir Fransızdı, ama Fransızlara hiç benzemezdi. Yani onlar gibi kendini beğenmiş değildi. (…)
Peter ile Nurettin kısa zamanda arkadaş oldular. Çoğu kere Blondel’e birlikte giderlerdi. Onun sohbetleri hep ahlâk felsefesi ve din psikolojisi üzerineydi. Gözlerini kaybetmiş olan bu filozof, gözle görülmeyen, elle tutulmayan fikir ve hikmetler dünyasında gezip dolaşırdı. (…) Blondel’in ne kadar önemli biri olduğunu anlatmak için Nurettin ileride Yalnızca Blondel’i okumak için bile Fransızca öğrenmeğe değer bir lisandır ‘ diyecektir. (…) (s.39)