“İnsan bildiklerinin değil de bilmediklerinin seviyesiyle ölçülüyor bugün. Bilmediğimiz, bilemediğimiz o şeylerin kalitesi ayakta tutuyor insanı. (…)
Bilginin peşindeyiz. (…) Hem kaçıyoruz bilgiden hem de kovalıyoruz. “Gazeteler tutuklamış dünya kelimesini / o dünyadan, o şiirden öc almalı demektir” diyor İsmet Özel. Gazetelerin peşinden, doğrunun en uzak akrabasından takip ettik bu sırrı. (…)
Kendi ellerimizle yapıp ettiklerimizin sonucunda ortaya çıkan yapay felaketlerimiz ise bir ayna gibi duruyor karşımızda. (…)
İnsansa her gün yeniden başlayandır. (…) Anısı yani tarihi olmayanın kendisi de yoktur. Anlam bizi kurtaracak mı? Soru’nun cevaptan daha kıymetli olduğu bu çağda her şeye rağmen anlamdayız. (…)” (“Fotoğraf Halk Sanatıdır. Halkımız En İyi Pozu Verir, Bir De Kımıldamasa” başlıklı ilk sayfadaki yazıdan)
“(…) Aslına bakılırsa varlık-mahiyet ayrımının çelişkiye yol açtığı şey, sadece varlığın kendisidir. Bu sebeple İbn Sînâ varlığın zorunluluk anlamına geldiğini, mahiyetin imkânı temsil ettiğini düşünür. (…) Bu tahlile göre varlık zorunlulukla özdeş hâle gelir ve tek bir şeyin hakikati olabilir: Tanrı. Çünkü varlık, bir şeyin hakikati olduğunda artık o şeyin imkânından söz edilemez. (…)” ( Ömer Türker’in “Gazzâlî Öncesi Kelâmcıların Özcülüğü” başlıklı yazısından)
“(…) Kulüplerin hepsinin isminde ‘spor’ yazar. Oysa bunların sporla ilgisi, siyasi partilerin fikirle ilgisi kadardır. Mesele gerçek değildir, gerçeği çağrıştıran sözler üretmektir. Kulüpler arasında sportif bir rekabet olduğu söylenir. Oysa kulüplerin kendi aralarındaki didişmesi partilerin kendi aralarındaki didişmesiyle aynı amacı paylaşır. (…)” (Savaş Ş. Barkçın’ın “Partici ve Kulüpçü” başlıklı yazısından)