“Kavafis’in şiiri barbarların muhayyel ve düzenleyici işlevini çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. (…) Hayalî barbarların bir anda yok olmasıyla eski sorunlar geri gelir. (…) İnsanlar meselelerini olmayan bir barbar tehdidi üzerinden değil, kendi gerçekleriyle yüzleşerek çözmek zorundadırlar. (…)
İdeal bir durum olarak medeniyet, maddî-fizikî dünyanın tanzim edilmesiyle yakından ilgilidir. (…) Medeniyet kültür, âdet ve geleneklerin ötesinde, varlığa ilişkin tutum ve davranışlar bütününü ifade eder. Kültür formlarını ortaya çıkaran da medeniyetin dayandığı zihnî, ahlâkî ve estetik ilkelerdir. Bu manada medeniyet, kültürün üzerinde ve ötesinde bir bilinç ve davranış biçimini ifade eder. (…) Aynı medeniyete mensup insanlar, iki üç nesil öncesinin tutum ve davranışlarına yabancılaşabilir yahut onları yeniden ve farklı bir bakış açısıyla keşfedip sahiplenebilirler. (…)
Medeniyet kavramı 21. Yüzyılda anlamını hâlâ muhafaza ediyor mu? (…) Modernleşme, küreselleşme ve yeni iletişim araçlarının din, kültür, gelenek ve medeniyet gibi kavramları zayıflatan bir etkiye sahip olduğu konusunda genel bir mutabakattan söz edebiliriz. (…) Varlığın ve hayatın anlamını inşa etme iddiasında bulunan bireycilik, hazcılık, sekülerizm, agnostisizm, materyalizm, spiritizm, ulusçuluk, liberalizm ve sosyalizm gibi akımlar, modernite öncesi toplumların metafizik bir atıf çerçevesinde temellendirdiği varlık tasavvurunu ve yaşam felsefesini reddetmektedir. Modernleşmenin ve küreselleşmenin tetiklediği yeni sosyo-kültürel ve siyasî dinamikler, medeniyet gibi büyük kavramları yetersiz, yersiz yahut işlevsiz hale getirmektedir.
Fakat küreselleşme paradoksal bir şekilde medeniyet idrâkini güçlendiren bir etkiye de sahip. Küreselleşmenin nesnesi ve alıcısı durumunda olan toplumlar, küreselleşme dalgası karşısında muhkem bir direniş hattı ve emin bir liman oluşturmak için, kendi tarihlerine ve hafızalarına başvurma ihtiyacı hissediyorlar. Zira küreselleşme, sahih ve derinliği olan kimlikler inşasından ziyade, Batılı değer, meta ve sembollerin tedavüle girmesi ve Batı-dışı toplumlara taşınması sürecini ifade ediyor. (…) İslâm dünyası, Çin ve Hindistan gibi kadim medeniyet havzalarının Batıcı modernleşme karşısında kendilerine özgü bir kimlik inşa etme çabası, onların medeniyet tasavvurundan bağımsız ele alınamaz.