Temmuz 2022 Posts

“Tedbîrât-ı İlâhiyye Tercüme Ve Şerhi” isimli kitaptan (müellif: İbn Arabî, tercüme ve şerh: Ahmed Avni Konuk, yayına hazırlayan: Prof.Dr. Mustafa Tahralı; İz Yayıncılık 6.Baskı 2013) alıntılar

 

“Ve tasavvufun içi Allah Teâlâ hazretlerine sıdk ile teveccühdür.” (s.24)

“Bu kitaptan mâlik, yani hüküm ashâbı, ve memlûk yani hükme tâbi olan kimseler hazlarını alırlar. Yani malik ne için hükm ettiğini ve memlûk ne için hükme tâbi olduğunu bilir ve anlar. Ve bu kitap insanî hakikati ve insanın diğer hayvanlar üzerine üstünlük sebebini açık bir surette bildirir.Ve insan muhît âlem, yani melekût âlemi ve mülkün geneli cinsinden bir muhtasardır (özet); ve o genelin bir numûnesidir. Zira o insan yoğun ve bileşik olmayandan terkib olmuştur. Ve yoğunu mülk âlemine ve basîti melekûta karşılıktır. (…) Hak Teâlâ hazretleri Âdem’i bilcümle sıfatları ve isimlerine mazhariyet istidadı ile halk eyledi. Çünkü Allah ve Rahmân isimleri birer toplayıcı isimdir.” (s.24-25)

“(…) Ve arz ‘ahadiyet’, ‘vahdet’ ve ‘vahidiyet’, ervah (ruhlar) ve ‘misâl’ âlemlerine göre ‘şehâdet âlemi’ mertebesinde vaki olup ‘esfel-i sâfilîn’dir.” (s.39)

Kur’ân-ı Kerîm’den mânalarıyla yedi âyet

 

“(Savaşta) onları siz öldürmediniz, fakat Allah öldürdü onları; attığında sen atmadın, fakat Allah attı (onu). Ve bunu mü’minleri güzel bir imtihanla denemek için (yaptı). Şüphesiz Allah işitendir, bilendir.” (Enfal, 8/17)

“Musa tayin ettiğimiz vakitte (Tûr‘a) gelip de Rabbi onunla konuşunca ‘Rabbim! Bana (kendini) göster; seni göreyim!’ dedi. (Rabbi) : ‘Sen beni aslâ göremezsin. Fakat şu dağa bak, eğer o yerinde durabilirse sen de beni göreceksin!’ buyurdu. Rabbi o dağa tecellî edince onu paramparça etti, Musa da baygın düştü. Ayılınca dedi ki, Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim; sana tevbe ettim. Ben inananların ilkiyim.” (A’râf, 7/143)

” (Hesapları görülüp) iş bitirilince, şeytan diyecek ki, ‘Şüphesiz Allah size gerçek olanı vaad etti; ben de size vaad ettim ama yalancı çıktım. Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu. Ben sadece sizi (inkâra) çağırdım; siz de benim davetime hemen koştunuz. O halde beni yermeyin, kendinizi yerin. Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz! Kuşkusuz daha önce ben, beni (Allah’a) ortak koşmanızı reddettim’. Şüphesiz zalimler için elem verici bir azap vardır.” (İbrahim, 14/22)

Mustafa Kutlu’nun “Ne Yapmalı-2 Niceliğin egemenliği” başlıklı yazısından(Yeni Şafak 6.7.2022) alıntılar

 

” Kapitalizm kendi hâkimiyetinin devamı için, düştüğü krizlerden kurtulmak üzere bizlere (yani dünyadaki tüm insanlara, bazı küçük topluluklar hariç) bir dünya görüşü bir ‘hayat tarzı’ benimsetmiştir. 

(…) Onun çizdiği yol dünya hayatının en makbul, en güzel, en doğru yoludur. Buna itikadımız tam olmalıdır. (Ben de bu yazılarda insanlara ‘yoldan çıkın’ teklifini getiriyor, bir isyan bayrağı açılmasını öneriyorum.)

Bu hayat tarzının sayfalara sığmayacak özelliklerini saymaya güç yetmez. Yine de bir miktar dış dünyadan, bir miktar da iç dünyadan bahsedelim.

Öncelikle bu dünyaya kabul edilmeniz için (…) oluşan ‘takım elbise’nizin altına uygun bir ayakkabı giymelisiniz. (…)

En iyisi bu ‘takım elbise’yi burada bırakıp ‘elbise dolabı’ndan çıkmak.
Yoksa ne kadar erkek ve kadın, yaşlı ve genç, çocuk ve bebek, zevk ve meslek varsa bunların zaman ve zemine göre giysilerini ifadeye güç yetmez.  (…) Dolayısıyla elbise dolabından çıkıyorum dedim ve çıktım.

Şimdi dış dünyaya kaba hatları ile sadece ‘göz atıyorum’. (…)
Yollarımız ‘otomobiller’ için yapılmıştır. Yayalar, bisikletliler ve buna benzer nev-icat âletlerin kullanımına ayrılan yollar kısıtlıdır. Çünkü aslolan otomobildir (ki onun dünyasını anlatmaya güç yetmez) ‘çokluk dünyası’ndan, bu niceliğin egemenliğinden tek-tük unsurlar sayarak çıkayım bari.

“Eğer tarihte Türk arıyorsanız onu sadece İslâm’da, yani bir tavırda, bir karakterde, bir ahlâkta, bir şecaatte bulursunuz.”

 

İsmet Özel‘in İstiklâl Marşı Derneği internet portali İsmet Özel Köşesi’nde “ALIN TERİ GÖZ NURU ” üst-başlığı altında ” BAŞI DİK, ALNI AÇIK TÜRK” başlığıyla çıkan 2 Zilhicce 1443 (30 Haziran 2022) tarihli yazısının (http://www.istiklalmarsidernegi.org.tr/IsmetOzel?Id=129&KatId=7) birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar, o yazının ilk paragrafından bir cümlenin alıntı olarak başlığını teşkil ettiği bu yazıyı oluşturacak.

(…) (Başlığı teşkil eden alıntı cümle burada) Eğer tarihten Türk silinemez demeğe meyletmişseniz bunu ancak Türk bilinen kişilerin o tavra, o karaktere, o ahlâka, o şecaate yeniden kavuştuklarında söyleyebilirsiniz..

Hayatın şaşırtıcı gerçekleri itibariyle ‘Türk bilinmek’ ‘Türk olmak’ tan önce gelen bir kavramdır. Şaşırtıcı gerçekler diyoruz çünkü neyin gerçek olduğu fikrine ulaştıysak bunun hayrete değer olduğunu da fark etmiş oluyoruz. (…) Gündelik hayatımız tanıdığımız veya tanımadığımız insanlara borç vererek ve onlardan borç alarak geçiyor. Borçlarımızı ödediğimiz, alacaklarımızı tahsil ettiğimiz vaki mi? Asla değil. Neyi kime borçlu olduğumuzu merak bile etmiyoruz. Hele kime neyi borç verdiğimiz aklımızın köşesinden bile geçmiyor. (…) Bilimin sıkı sıkıya bağlı olduğu ilke dünyanın eziyete maruz bırakılmasıdır.

Sadreddin Konevî’nin “Marifet Yolcusuna Kılavuz” diye çevrilmiş (Tercüme: Ahmet Remzi Akyürek) eserinden(Yayına Hazırlayan: Ekrem Demirli, İz Yayıncılık 3.Baskı 2010) alıntılar

 

“İstihkak-i salavât (salavât hakedişi) Cenâb-ı mukaddes-i Muhammedî’nindir” (s. 25)

“Hâlık Teâlâ ve tekaddes hazretlerinin âlemin îcâdından ilâhî murâdı, melekler, nebîler ve velilerden mârifet ehlinin zuhûrudur.” (s. 26)

“Cenâb-ı Musa, ‘A’lâ mertebe nasıldır? ‘ diye sordu, şu şerefli cevâb indi: ‘Onlar kerâmet ve menziletlerini (mevkilerini) murâd ettiğim havastır(seçkinler). Onlara olacak ihsân ve ve mükâfâtı ilâhî elimle hazırladım ve üzerini mühürledim ki, göz görmemiş, kulak işitmemiş ve beşer kalbine hutûr etmemiştir (hatıra gelmemiştir).

Resûl-i Ekrem (sav) buyurdular ki, Kitabullahtan bunun misdakı (ölçütü) ‘Hiç bir nefis gözlerden gizlenmiş nimetleri, gözlerden gizlenmiş nimetlerin ne olduğunu bilemez; bu, yaptıkları amellere karşılıktır.’ âyet-i celîlesidir. (Secde, 17)” (s. 27)