Ağustos 2022 Posts

Merhum Orhan Okay’ın “Sanat ve Edebiyat Yazıları”kitabındaki(Dergâh Yayınları 1990) ‘İbrahim Hakkı Ve Tasavvufî Şiirleri’ başlıklı yazısından alıntılar

 

” ‘Gönül Çalabın tahtı / Çalab gönüle baktı / İki cihan bedbahtı / Kim gönül yıkar ise’ diyen halk şairinden ‘Kıblegâh-ı kibriyadır yıkma kalbin kimsenin’ diyen divan şairine kadar birçok sanatkar bu fikri işlemişlerdir. Ancak İbrahim Hakkı Efendi’de, insanı bütün kâinatın merkezi yapmak gibi daha geniş bir duyguya rastlıyoruz. Onda, kendisinden yarım asır sonra Şeyh Galib’in insana hitaben: ‘Hoşça bak zatına kim zubde-i âlemsin sen / Merdüm-i dide-i ekvân olan âdemsin sen’ deyişine bir hazırlık sezilir. Aşağıdaki şiirinde yeryüzü kâinatın merkezi, insan da yeryüzünün merkezidir. Fakat insanın içinde de büyük bir dünya vardır. O kalbdir, Allah’ın kâbesidir: ‘Nazar eyle bu devr-i eflake / Daire oldu nokta-i hâke / Daire içre âlem-i imkân / Âlem içre behayim ü insân / Oldu insan içinde arz-i azim / Kâbe’t-ullah yani kalb-i selim / Kalb içinde muhabbet-i sübhan / Ahsenü’l halkın ü âlîşan / Katreden âdemi kılur peyda / Anı bahr-i ilim eder mahza’

Fütûhât-ı Mekkiyye c.12’den (Müellif: İbn Arabî, Çeviri: Ekrem Demirli, Litera Yayıncılık, 2010) alıntılar

 

“(…) Vahiy bu güçten yoksun birine inmiş olsaydı, kendisine inen vahyin gücüyle o kişi erirdi. Allah’ın bir çocuğu olduğuna inanan bir insanın ne kadar kalın perdelere sahip olduğuna bakınız! Bu kişi hakikatlere karşı ne kadar da kördür! İlahi tecellide beni hayrete düşürüp gücümü azaltan en önemli ifade meleklerin şu sözleriyle (daha sonra zikredilen Hz. Nuh’un ifadesidir): ‘Rabbimiz! Her şeyi rahmetin ve bilginle kuşattın. Tövbe edenleri ve yoluna uyanları bağışla, onları cehennemin acı azabından koru.’ (Ğafir, 40/7) Allah Teâlâ şöyle der: ”İyilik yapanlar aleyhine yol (sorumluluk) yoktur.’ (et-Tövbe, 9/91) Tövbe edip O’nun yoluna uyana nasip olan ihsandan daha büyük ihsan olabilir mi? Buna karşılık Nuh peygamber -ki Allah ehlinin kâmillerindendir- şöyle der: ‘Benim evime mümin olarak giren kimse için!’ (Nuh, 71/28). Sanki Nuh geride bir şey bırakmış gibidir. Çünkü sadece mümin için mağfiret dilemiş, Allah Tealâ’nın yoluna uymayı zikretmemiştir. (…) (s. 15-16)