Ekim 2022 Posts

Fütûhât-ı Mekkiyye 18. / son cild’den (te’lif:Muhyiddin İbn Arabî, çeviri:Ekrem Demirli, Litera Yayıncılık-2012) alıntılar

 

“Akıl oluşla (kevn) bağlanmış ve sınırlanmıştır. Aklın kaydından kurtulmuş heva da hakikati görür. Bununla beraber kendisine uyanı Allah’ın yolundan uzaklaştırır, fakat Allah’tan değil! Çünkü o da Allah’ın melekûtu kapsamında ve dolayısıyla O’nun kudreti dahilindedir.” (s. 16)

“Cennetliklerde (örfte) bilinen bir akıl yokken onlarda tasarruf edici olarak arzu ve şehvet vardır. Akıl cehennemliklerde dile gelir, bu sayede cehennemdekilerin hüznü artar, kötü bir yolu tutmuş olmaları nedeniyle mahzun kalırlar. Akıl yaratılmışın bir niteliğidir ve bunun için Hak onunla nitelenmemiştir. Şeriat dünyada şehvetin tasarruflarını sınırlamamış olsaydı, aklın dolaşabileceği bir alan kalmazdı.” (s. 17)

“Sadreddin Konevî’de Bilgi ve Varlık”dan (Ekrem Demirli,Kapı Yayınları, Sadreddin Konevî Kitaplığı, 1.Basım: 2015) alıntılar

 

“Konevî’nin etkisi, öncelikle teorik tasavvuf‘ta bir yazı dilinin ve üslûbunun gelişiminde kendisini gösterir. Başta ilk Fusûsu’l-Hikem şârihi Müeyyidüddin Cendî, İbnü’l-Fârız’ın kasidesinin şârihi Saîdüddin Fergânî, İbnü’l-Arabî ve İbnü’l Fârız şârihi Davud Kayserî, Sadreddin Konevî şârihi Molla Fenârî, Kutbuddin İznikî, Ahmed İlâhî, Abdullah İlâhî, Şeyh Bedreddin Simavî, Atpazarî Osman Fazlı İlâhî, İsmail Hakkı Bursevî, Abdurrahman Câmî, Abdülganî Nablusî gibi pek çok sûfînin eserlerinde meselelerin serdediliş tarzı ve üslûbu Konevî’nin üslûbuna çok şey borçludur. (…)” (s. 25)

Mevlâna’nın “Mesnevî Hikâyeleri”nden (Hazırlayan: Şefik Can, Ötüken Yay. 1.Baskı:1999) birisi

 

Bir

Mesnevî’den (müellif: Mevlânâ C.R. Tercüme ve Şerh: Tâhirü’l-Mevlevî, Yayına Hazırlayan: Recep Kibar, Kırkambar Kitaplığı, 2013) alıntılar

 

“Günler geçip gittiyse varsın geçsin. Ey pâk ve mübarek olan insân-ı kâmil; hemen sen var ol!..” (s. 9)

“Ruhtaki hayâl, sûretâ yok gibidir. Lâkin sen bütün cihan halkını birer hayâl peşinde gider gör.” (s. 12)

“Zekât verilmediği içindir ki, bulut gelip yağmur yağdırmaz. Zinâdan da etrafta vebâ zuhur eder.” (s. 12)

“Bâzan öyle, bâzan da böyle görünür. Onun için din işi, hayretten başka bir şey değildir.” (s. 21)

“İlâhî, dünyada yüzbinlerce tuzak ve dâne vardır. Biz ise aç ve harîs kuşlar gibiyiz.” (s. 24)

İbrahim Kalın’ın “Barbar Modern Medenî -Medeniyet Üzerine Notlar-” kitabından (İnsan Yayınları Birinci Baskı 2018) yer yer alıntılar

 

“Yunancada techne, Arapçada sınâ’a kelimeleri, bir işi yapma biçimi, sanat, teknik ve zanaat anlamlarını taşır ve insanın kendine ve tabiata yabancılaşmadan teknik ve teknolojik araçları kullanabilme imkânını işaret eder. Heidegger ve onu takip eden ‘anti-hümanist’ düşünürlere göre insanlık vasfımızı ve tasarruf hakkımızı yitirmeden tekniği ve teknolojik araçları kullanmak mümkündür. Fakat bunun için varlığa ve eşyaya karşı farklı bir tutum içinde olmak gerekir. Heidegger bu tutumu ifade etmek için ‘varlıkların kendileri olmasına izin verme’ manasında Gelassenheit kelimesini kullanır. (Heidegger, Discourse on Thinking, s. 54) Heidegger teknoloji sorununa bir başka çalışmasında tekrar eğilir: The Question Concerning Technology and Other Essays (New York: Harper, 1977). Meister Eckhart gibi Hıristiyan mistiklerinin de kullandığı bu kelime, varlıkların ‘ne ise o olmalarına izin verme’ tavrını ifade eder. Buna göre insan toprakla, havayla, suyla ilişkisinde tahakküm kurma, dönüştürme, istediğini zorla elde etme gibi bir tutum içine girmez. Kendi dışındaki varlıklarla temas ederken kendini bir efendi olarak görmez. Varlıkla barış içinde ama kendi özgürlüğünü ve geleceğini de teminat altına alacak şekilde hareket eder. Böylece insan, özne olma vasfını yitirmeden varlığa karşı huzur içinde olabilir. (…)” (s. 48)