“Babaannemin kişisel tarihinde seferberlikten önce – seferberlikten sonra ayrımı birinci derecede belirleyici bir unsur idi. O kendine, aileye, ülkeye ait meselelerde bu ayrımın adesesinden bakar, ona göre önem atfeder, bir değerlendirme yapardı.
Seferberlikten önceki dünya ile seferberlikten sonraki dünya arasında (kendisi açısından) gerçekten çok fark bulunuyordu. Bu hadise o neslin zihninde onarılmaz bir kırılma oluşturmuştu demek.
Annem ise 1939 Erzincan Depremi’nin enkâzı altından çıktı.Onun nirengi noktası zelzeleden önce – zelzeleden sonra şeklindedir (…).
Depremi yaşamaktan murat onu sadece şu veya bu şiddette hissetmek değildir. Deprem eğer ölüm ve yıkım getirmemiş ise, gerçekten yaşanmış sayılmaz. Dolayısıyla ‘Depremden önce-Depremden sonra’ ayrımı, ateş düştüğü yeri yakar misali öncelikle onu derinden yaşayanları kapsıyor.
(…)
Depremin içinden geçmeyenler televizyonlarına, dizilerine dönebilir. Gazeteler yine hafta sonu eklerini verebilir. Bazıları ülkedeki ‘Gündem değişiklikleri’ne kendi açılarından dikkat çekebilir.
(…) Elbette ki, deprem dahil pek çok olay ülke yönetimini, kurum ve kuruluşları şu veya bu biçimde etkiler.
(…)
Ben diyorum ki, köklü dönüşüm sanayiden tarıma dönmek olmalı.
Betonarme ve yüksek binalar yerine az katlı hattâ tek katlı prefabrik evlerle kısa zamanda yeni yerleşim bölgeleri kurulabilir.
Erzincan’ın prefabrik evleri 70 yıldır kullanılıyor, kaç deprem geçti, hiçbiri yıkılmadı.
Tarım ile, tarıma dayalı sanayinin çevresinde bir yeni hayat.
Rahmetli Turgut Cansever ‘Galaksi Şehirler’ projesi ile 25 bin nüfuslu bir şehir projesini yapmış, fizibilitesini çıkarmış, evlerin resmini bile çizmişti. Bu planlar evlatlarında olmalıdır.
(…)
Dünya Bankası’nın belirttiği hesaba göre Türkiye’de ’kentsel dönüşüm’ün maliyeti 465 milyar dolardır. Bu paranın bir kısmı ile şehirleri boşaltabiliriz. Bu süreçte hem devlet, hem millet ayağını yorganına göre uzatacak. Böyle bir göç elbette kolay değildir. Zaman ister. Ancak ‘köklü dönüşüm’ denilen şey bir ’deprem ülkesi’ olan Türkiye için başka türlü gerçekleşemez. İnsanlar ‘kentsel dönüşüm’ün tamamlanmasını beklerken deprem aniden gelebilir. Ülkemizin böylesi bir depreme tahammülü yoktur. (…)” (Mustafa Kutlu, ‘Köklü Dönüşüm’ başlıklı yazısından, Yeni Şafak, 22 Şubat 2023)