Varlık ve Varlığın mertebelerine dair öz veya netice olarak İbn Arabî’nin görüşleri
Mahmud Erol Kılıç’ın “İbn Arabî Düşüncesine Giriş Şeyh-i Ekber” kitabının(Sufi Kitap) SONUÇ bölümünü (s.345-346) alıntılamamdan ibâret olacak bu yazı.
“Netice olarak diyebiliriz ki, İbn Arabî’nin Varlık ve Varlığın mertebelerine dâir veya orijinal tâbirleriyle söyleyecek olursak vücûd ve merâtib-i vücûda dâir görüşleri Muhammedî Kelime’nin talîm ettiği (öğrettiği -a.a.-) şerîat-ı ahmediyyenin (ahmedî şerîatın -a.a.-) iç katmanlarından keşf ve şuhûd (açma ve görme) ile çıkarılan Tanrı, Varlık, Âlem ve İnsan üzerindeki bilgiler manzumesidir (sistemidir -a.a.-). Ona göre Varlık bir sırdır ve varlık hakkında bilgi elde etmek de rasyonel bir eylem değil tamamen bulma ve olma hâlinin tabiî bir sonucudur. Bu da Var olanın zâten kendi bilgisi olacaktır. Binâenaleyh Varlık hakkında konuşma selâhiyeti ancak sâhib-i vücûd (varlık sâhibi) olarak onunla ayniyyet (aynılık -a.a.-) elde etmiş kimseye ait olacaktır. Böyle olmayan kimselerin ise bu konudaki bilgilerinin kaynakları da ancak yine bu kimselerin bildirdikleri kadar olabilecektir. Zira bu konu ‘mahall-i kıyl ü kâl değildir’(dedikodu yeri değildir -a.a.-). Ona göre; ‘Varlık (Vücûd) bir mekteptir. Hak Teâlâ bu mektebin sahibidir. Bu mektebde talebelere ders verenler ise resûller ve velîlerdir. Bunlar muallimler ve muîdlerdir (öğretmenler ve yardımcıları -a.a.-) Vâris olacaklar yani bunlara talebe olacaklar ise günahkârlardır. Bunların bu mektebde bu talebelerine ulaştıracakları ilimler her ne kadar çok ise de bunları başlıca dört sınıfta toplayabiliriz. Birincisi onlara lafızlar, manâlar ve kelimeler konusunda dersler verirler ki onlar da bu ilimlerle doğruyu yanlıştan ayırabilsinler. İkincisi; zihinlerin tashih edilmesi, fikirlerin araştırılması ve akılların cilâlanmasına dâir bilgilerdir. Zira bu mektebin sahibi olan, onlara ancak kendisini tanıtmak istemektedir. Zâten bu mektebin kurulmasının sebebi olan gaye de budur. Üçüncüsü bu heykellerin (yani mevcudâtın) varoluş sebeplerinin ne olduklarına ve bunların imtizaç edebilecekleri, onları hasta ve iyi eden şeyleri ve sebeplerini öğretirler. Dördüncü olarak da marifetullaha (Allah’ı tanımaya) doğru giden ve Hak Teâlâ’ya muhtaç olan kimsenin neler yapması gerektiğini bildiren derslerdir. Artık bu mektepte bir beşinci ders yoktur…” (el-Fütûhât, ll/245)