“İnsân-ı Kâmil” isimli kitaptan Esmâ(İsimler) tecellîsi üzerine
Müellifi Abdülkerîm el-Cîlî, mütercimi Abdülaziz Mecdi Tolun, yayına hazırlayanları merhûm Yrd.Doç.Dr. Selçuk Eraydın, Ekrem Demirli, Abdullah Kartal olan, İz Yayıncılık’tan çıkmış (4. Baskı: 2015) kitabın “Tecelli-i esmâ Hakkındadır” başlıklı Onüçüncü Bâb‘dan yapacağım alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı.
“Cenâb-ı Hak, kullarından bir kul üzerine ‘esmâ-ı ilâhîyye’sinden bir isim ile tecellî ederse, o kul, o ismin envârı (nurları) altında muzmahil (çökmüş) olur. Hakk’a ne vakit o isim ile nidâ etsen, o isim kendi üstüne vuku bulduğu için, isim mazharı (zuhur yeri) olan o kul senin nidâna cevap verir.
İsimlerin tecellîlerinden birinci meşhed (şehid olunan veya şehidin gömüldüğü yer), Cenâb-ı Hakk’ın kuluna, ‘Mevcûd’ ismiyle tecellî etmesindedir. Bu isim o tecellîde kula ıtlâk olunur. Bundan daha yüksek tecellîsi ‘Vâhid’ ismiyle tecellîsindedir. Ondan daha yüksek tecellîsi ‘Allah’ ismiyle tecellîsindedir. Bu tecellîde kul, büsbütün muzmahil olarak, varlık dağı yıkılmış olur. Hak o kimseye Tûr hakikati üstünde, anlam olarak, ‘Şüphesiz ben Allah’ım‘ nefhası (nefes üfürmesi) ile nidâ eder. İşte o zaman Allah, kul ismini mahv ederek, onun için Allah ismini isbât eder. ‘Yâ Allah’ diye nidâ etsen o kul lebbeyk ve se’deyk diye cevap verir. Kul bu mertebeden daha da terakkî ederek, Cenâb-ı Hak ona kudret ihsân eder ve onu fenâdan sonra bakâya nâil ederse, o kulda nidâ eden kimseye Allah cevap verir. Meselâ o kimseye ‘Yâ Muhammed!’ diye nidâ etsen, Allah lebbeyk ve se’deyk diye cevap verir.
Kul daha ziyâde terakkî eder ve kudret kazanırsa, Hak o kul için ‘Rahmân’ ismiyle tecellî eder. Daha sonra ‘Rab’ ismiyle, daha sonra ‘Melik’ ismiyle, daha sonra ‘Alîm’ ismiyle, daha sonra ‘Kâdir’ ismiyle tecellî eder.