Mayıs 2023 Posts

“Mükemmel bir yolculuk. Dil insanı lisana, lisan da lügate sevk ediyordu.”

 

İsmet Özel’in İstiklâl Marşı Derneği internet portali İsmet Özel Köşesi’nde ALIN TERİ GÖZ NURU üst-başlığı altında KENDİME BİR ÇEKİ DÜZEN VERMELİYİM başlığıyla çıkan yazısının (http://www.istiklalmarsidernegi.org.tr/ IsmetOzel?İd=161&Katld=7) birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar (bunlardan ilki iki cümlelik bir alıntı olarak başlığı teşkil etmekte) oluşturacak bu yazıyı.

“(…) Bilhassa benim hayatımın ipe sapa gelir bir tarafı olmalıydı. (…) Başkalarının hayatta buldukları anlama bilerek yabancı kaldım. (…) Üçünün birden yani dilin, lisanın ve lügatin birbirlerine destek olarak mesafe kat eden bir akış biçimi vardı. ” (…) (başlığı teşkil eden iki cümlelik alıntının yeri)

Dil olmadan gündelik hayatı idame ettirmek imkânsızdı. (…) Çoğu kimse yarayışlı olanda donup kalanlardan müteşekkildi. (…) Dilin lisana varan yolu işaret etmesi ne demekti? Dili lisandan ayıran neydi? Lisân dildeki ifade imkânının ancak hangi kültür tabakasında canlı ve diri kalabileceği hususunun bir belirtisiydi. (…) Şiir tutkunları seyahatin lügati aşmak üzere lügate doğru olduğunu bilenlerdi.

Karakterimin olgunlaşmasına şiir tutkunları sebep oldu. (…) Şiir okurunun karşısına İkinci Yeni duyarlığında metinlerle çıkıp Partizanlığa uğrayışım ve İslâmcı söylemde karar kılışım niçin seyrimi dilden lisana ve oradan da lügate doğru gerçekleştirdiğimi hesaba katmayanlar için bir muamma sayıldı. Oysa ortada gizemli hiçbir şey yoktu. (…) Şiir bir kişiyi kurtardı ise bütün insanları kurtarabilir. Yani dünyayı tahkir etmek (aşağılamak) suretiyle zindandan çıkma fırsatı hepimizi bekliyor. Bu fırsattan istifade etmek için lügati aşmak kastıyla lügate doğru harekete hazırlanmalıyız. Lügat bizi kelimelerin tarihteki yerinden haberdar eder. (…) ‘Biz’ dediğimiz herkes Türkçe’ye hizmeti şerefli sayan kişilerdir. (…)”

“Bize tarihtir inkıyat ettirme (boyun eğdirme) gücünün rakipsiz olduğunu öğreten.”

 

İsmet Özel‘in İstiklâl Marşı Derneği internet portali İsmet Özel Köşesi’nde ALIN TERİ GÖZ NURU üst-başlığı altında BİLİM VE TARİH: AL TAKKE VER KÜLAH başlığıyla çıkan 5 Zilkade 1444 (24 Mayıs 2023) tarihli yazısının (http://www.istiklalmarsidernegi.org.tr / IsmetOzel?İd=175&Katld=7) birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar ( bunlardan ilki o yazının ikinci paragrafından bir alıntı cümle olup bu yazının başlığını teşkil etmekte) oluşturacak bu yazıyı.

“Bilim kelimesini tarihten önce andım. Çünkü meşguliyet konusu olarak bilimi seçenler sadeliği öne çıkardıkları nispette başarılı ve yaygınlaştırıcı olmuşlardır. Oysa tarih anlaşılmaya değer her şeyi karmaşıklaştırır. Bize sadeleştiği yerde sığlaşan bir bakış açısı verir tarih.”

“İtikadımız uyarınca mü’minlerin idarecilere yol gösterme vazifesini deruhte etmeleri gerekmektedir. Türk topraklarında Avrupalılaşma olarak anlaşılan modernlik bunun gerçekleşmesini imkânsız kılmıştır.”

“Ne zaman ki devlet sivil hayattan bir güç devşirmeğe muhtaç hale geldi, işte o zaman hilâfet makamının koz olarak kullanılması isabetli bulundu.”

“Şimdi durup düşünelim. Evet, durmak düşünebilmek içindir. Eğer durmuşsak durmamızın yegane sebebi düşünmek olmalı.”

“Bilimi ve tarihi aynı kategoride değerlendirme fırsatını din verir bize.”

“Kim ki zâlime muîn(yardımcı) olur ise, Allah Teâlâ o zâlimi onun üzerine musallat kılar.”

 

Mevlânâ Celâleddîn Rûmî‘nin eseri FÎHİ MÂ FÎH‘in (Tercüme: Ahmed Avni Konuk, Hazırlayan: Dr. Selçuk Eraydın, İZ Yayıncılık, 8. Baskı, İstanbul, 2009) birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar ( bunlardan ilki s.12’den bir cümle olarak bu yazının başlığını teşkil ediyor.) oluşturacak bu yazıyı.

“Hz. Mevlânâ Kur’ân-ı Kerîm’deki, meâlen : “De ki: Rabb’imin kelimeleri için deryâ mürekkep olsa ve bir o kadar da ilâve getirsek dahi, Rabb’imin kelimeleri bitmeden önce deniz tükenir,” âyet-i kerîmesini (Kehf,18/109) delil göstererek, kelimetullâhın tükenmeyeceğini; oysa elli dirhem mürekkep ile Kur’ân-ı Kerîm yazmanın mümkün olacağını ifâde ederek; sûret bir ve sınırlı olmakla beraber, manânın sonsuz olduğunu söylüyor.”(s.XIV)

Cumhurbaşkanı seçimi 2. turu öncesi taraflar, yaklaşımlar, olaylar, değinmeler, yorumlar…

 

Tayyip Erdoğan’a karşı olan taraflar: FETÖ- ABD-Avrupa ülkeleri-PKK-HDP- Altılı Masa (CHP, İyi Parti, Gelecek Partisi, Deva Partisi, İstanbul ve Ankara Belediye Başkanları (Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş)

Tayyip Erdoğan’ı destekleyen taraflar: MHP, BBP, YRP, Hüda Par, VP. ve ünlü isimler: Seda Sayan, Alişan, Ajda Pekkan, Muazzez Ersoy, Orhan Gencebay, Sevim Emre.

Dikkat edilirse Tayyip Erdoğan’ın karşısında olan dış ve iç odaklar, onu destekleyenlere göre devletler ve siyasi partiler, iki Büyükşehir Belediye Başkanları olarak daha güçlü görünüyorlar.

Buna rağmen Tayyip Erdoğan Allah’ın izniyle önümüzdeki ikinci tur seçimden gâlip çıkacaktır ve FETÖ’sü, ABD’si, Avrupa’sı, CHP’si, İYİ Parti’si, Gelecek Partisi, Deva’sı, E. İmamoğlu’su, Mansur Yavaş’ı hüsrana uğrayacaklardır. Dileğim ve ümidim budur. Hayırlısı olsun. Bugün 17′ de Sinan Oğan’ın yapacağı açıklama da önemli. Büyük ihtimalle Tayyip Erdoğan’ın kazanması yönünde olacağını tahmin ediyorum düşüncesinin ve yapacağı açıklamanın. Kılıçdaroğlu’nun duruşu ve tavrından yana olmadığını sanıyorum Sinan Oğan’ın. Açıklamasını merakla bekliyorum. 22 Mayıs 2023 / 16:16. Sinan Oğan Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinden yana olacağını, Cumhur İttifakı’na destek vereceğini açıkladı. Bunu önemsiyorum. 22 Mayıs 2023 /17.30

Bugün de Ümit Özdağ Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı seçilmesinden yana olduğunu, Millet İttifakı’na destek vereceğini açıkladı. Önemsemedim. 24 Mayıs 2023 / 12.30

Kemal Kılıçdaroğlu’nun bugün şu sözünü de okudum: “İlk turda salladık, ikinci turda kazanacağız.” Ben de diyorum ki Kılıçdaroğlu’nun söyledikleri hep sallama ! Dolayısıyla kazanamayınca hep sallama sözler sarf ettiğini anlayacaktır. Bu notu da böylece düştüm buraya. Aynı gün / 15.52

Bugün akşam (25.5.2023 gece 12’ye yakın ) mobil telefonumda Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir mesajını okudum. Bir takım vaadlerde bulunuyor. O sırada televizyonda bir programı izliyordum. Zafer Şahin kimi vatandaşların telefonlarına gelmiş olan o mesaja değindi ve vaadleri eleştirdi; tuhaf bulduğunu yansıttı hem bu mesajların gönderilmesini, hem de vaadleri. İlk defa böyle bir mesaj geldi telefonuma bunca yıldır, bunca seçim öncesi. Eğer yanılmıyorsam Kemal Kılıçdaroğlu böylece siyaset tarihimizde bir “ilk”e tanık etmiş oldu kimi vatandaşları.

“Bir tarih yorumu ve devlet anlayışının ilkeleri ve imkânlarının yoklanması”

 

“Fetih, İstanbul’un fethi, ‘Büyük Fetih’, Fetih ve Fatih merkezli yazılar-konuşmalarla gençlere yönelik bir hissiyat oluşturmayı amaçlayan Nurettin Topçu, bir felsefeci ve ahlâkçı olarak bu seviye ile yetinmesi mümkün olmadığından, aynı zamanda bu hissiyatın üzerine çıkarak bir tarih yorumu ve devlet anlayışının ilkelerini ve imkânlarını yokluyordu. Bu arayış bir tarafıyla Fatih’in devletini / Osmanlı siyasî yapısını açıklama cehdi taşırken diğer taraftan kendi siyasî kültürü ve tecrübeleriyle irtibatlı aktüel bir yapı kurmaya da yönelmektedir.”

Başlığını ve ilk bölümünü İsmail Kara‘nın Derin Tarih dergisinin Mayıs 2023 sayısında çıkan yazısının ilk satırlarından alıntılama suretiyle yazmaya başladığım ve o yazının birkaç yerinden daha yapacağım alıntılamalardan oluşacak bu yazı.

“1953 yılı İstanbul’un fethinin 500. yıldönümü. Fiilen çok partili hayat ve DP iktidarı başlayalı bir iki sene olmuş. Husûsen muhafazakâr kesimde bir açılma ve rahatlama havası da esiyor… Böyle bir vasatta fethin 500. yılı kutlamaları için muhtemelen devletin bir kanadı, fakat daha ziyade tek tek ‘kahraman’ kişiler ve bazı hamiyetli kuruluşlar harekete geçmişti. 1918 yılından beri kutlanmayan fethin yıldönümü her bakımdan kutlanmalıydı. Devletin hangi kanadı destek veriyordu bunu tam bilmiyoruz ama DP iktidarının Yunanistan’ı rencide etmemek dahil birkaç sebeple bu teşebbüslerden bir ölçüde rahatsızlık duyduğu, hatta engellemeye çalıştığı biliniyor.

Fakat büyük ölçüde veya tamamen aktüel siyasetin dışında cereyan eden, fethin yıldönümünü vesile ederek tarihî ve kültürel hafızayı canlandırmak, bunun üzerinden tekpartili yılların ihmal ettiği sahalarda tabiri caizse bir tadil ve tashih, bir restorasyon gerçekleştirmek, hatta dinî ve felsefî de diyebileceğimiz bir yorumlama çabası ortaya koymak istikametinde kuvvetli bir temayül ortaya çıkmıştı.”