Haziran 2023 Posts

“Modernlik can suyunu faizden ve israftan alıyor.”

 

İsmet Özel‘in İstiklâl Marşı Derneği internet portali İsmet Özel Köşesi’nde ALIN TERİ GÖZ NURU üst-başlığı altında HAKSIZLIĞA UĞRAMAK, HAKKINI ELDE ETMEK başlığıyla çıkan 3 Zilhicce 1444 (21 Haziran 2023) tarihli yazısının (www.istiklalmarsidernegi.org.tr/IsmetOzel?Id=179&Katld=7) birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar (bunlardan ilki o yazının dördüncü paragrafından bir cümle olup alıntı olarak bu yazının başlığını teşkil ediyor) oluşturacak bu yazıyı.

“Müslüman olmakla bir kavme mensup olmak arasında bir fark bulmayan Türkler bu seçkin vasıflarından dolayı dünyada yaşanan irili ufaklı her şeyi diğer kavimlerden daha değişik bir gözle görme imtiyazına sahip oldu.”

PERGELDEN NEYİ BEKLEDİK DE NE VERDİ?

 

İsmet Özel‘in “PERGELİN YAZMAZ SİVRİ UCU” kitabından (TİYO, Ağustos 2021 I.Baskı) “PERGELDEN NEYİ BEKLEDİK DE NE VERDİ?” başlıklı bölümün birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı.

“Düşeriz ve düşünürüz. Düşme hadisesi insanın hayat macerasında en eleştiriye açık durumu ifade eder. Zihni bir şeye takıldığı için mi, dalgınlıktan, takılmadığı için, fikri sabite husumeti sebeiyle mi kidüştü? Nerede yürüdüğüne dikkat etmiyor mu? Başına bir şey geleceği içinde gizli bir korku mu? Bunların hepsi çocukça şeyler veya bir şeye çocukça deyişimiz o şey hakkında ambalajlanmış bir ifade bulamayışımızdandır. ‘Ambalajlanmış bir ifade’ insanın ne derecede düzmece bir canlı oluşunu hesaba katmayanları tatmin edecek bir ifadedir. (…) Üzerimizden kültürün ağırlığını atamadığımız için çocuğun düşe kalka büyüdüğünü ister istemez kabullenmişizdir. (…) Çocukluğunu geride bıraktığını gizleyemeyenlerin içlerinde taşıdığı korku düşmekle alay konusu edilmek bahsini birbirine bitiştirir. Düşmek düşünmeği zaruri kılar. (…)” (s.53)

“Aile, kavim ve millet tutkunluğu diğer ailelerin, kavimlerin, milletlerin başına iş açar. (…) Zoru gördüğümüzde hangimiz hangimize sahip çıkacak? (…)” (s.54)

Günümüzde Terör ve terör örgütü gerçekliği

 

Bir zamanlar “Kahrolsun Amerika!” sloganları atılırdı ülkemizde. 1960’lı yılların ortalarından sonlarına doğru ve 1970’li yılların başlarında. Deniz Gezmiş, Mahir Çayan gibi isimler bilinirdi sol örgütler denilince öne çıkan isimler olarak. Güya ABD aleyhine o örgütler adına sloganlar atılırdı mitinglerde. Kahrolsun Amerika diye. Ne Amerika ciddiye alırdı o mitingleri ve sloganları ne de ülkemizdeki siyasi iktidarlar. Buna rağmen idam edilen solcu önderler oldu.

“Ancak kalb huzûru ile namaz olur.”

 

Mevlânâ Celâleddîn Rûmî‘nin FÎHİ MÂ FÎH(o şey ki onun içinde) adlı eserinin (Tercüme: Ahmed Avni Konuk, Hazırlayan: Dr. Selçuk Eraydın, İZ Yayıncılık, 8. Baskı: 2009) Otuzsekizinci, otuzdokuzuncu ve kırkıncı Fasıllardan yapacağım bazı alıntılamalar (bunlardan ilki s.131’den bir cümle olup bu yazının başlığını alıntı olarak teşkil etmekte) bu yazıyı oluşturacak.

” Ve salât-ı dâim (devamlı namaz) ruhdan başkasının makdûru (elinden geleni) değildir.” (s.131)

“Aşkı ancak bir başka aşk izâle eder.” (s.131)

“Allah ile oturmak isteyen tasavvuf ehli ile berâber otursun.” (s.131)

“Dünya hayâtı ancak bir oyun ve bir eğlencedir.” ( Muhammed sûresi, 47/36) (s.131)

Fyodor Mihayloviç Dostoyevski

 

(D. 11 Kasım 1821, Moskova- Ö. 9 Şubat 1881, St.Petersburg)

“Rus ve dünya edebiyatının en büyük yazarlarından biri olarak kabul edilen bu kişi, gençlik yıllarında verdiği eserlerle edebiyat çevrelerinde belirgin bir başarı yakalayamadı. Sibirya’da geçirdiği dört yıllık kürek cezasından sonra ise büyük romanlarını birbiri ardı sıra verdi. Yeraltından Notlar, Suç ve Ceza, Kumarbaz, Budala ve Karamazov Kardeşler başlıca romanlarıdır. Bu eserlerini hayat boyu yakasını bırakmayan sağlık sorunları ve maddî sıkıntılar eşliğinde vermiştir. Dostoyevski, denilebilir ki, kitaplarındaki kahramanlarına uyacak şekilde, başyapıtlarını ‘çile’ çekerek oluşturmuştur. (s.3)

“Dostoyevski, yaşamının son günlerinde, insan ve yazar olarak en büyük hayalinin, yaşadığı çağda Rusya’daki ve tüm dünyadaki insanların ‘onda dokuzuna’, yani ezilen ve aşağılananlara yardım etmek olduğunu belirtmiştir. XIX. yüzyıl gerçekçi edebiyatında geniş yığınların yoksulluk, toplumsal eşitsizlik ve tahakküm nedeniyle yaşadıkları ıstırabın Suç ve Ceza kadar korkusuzca ve gerçekten Shakespeare’i hatırlatacak bir güçle betimlendiği (tasvir edildiği) bir başka eser daha yoktur. (…)” ( s.8)