Haziran 2023 Posts

“Avrupalılık insanlığın vardığı en ileri noktaydı.”

 

İsmet Özel‘in İstiklâl Marşı Derneği internet portali İsmet Özel Köşesi’nde ALIN TERİ GÖZ NURU üst-başlığı altında UYDURMAK, UYDURAMAMAK başlığıyla çıkan 25 Zilkâde 1444 (14 Haziran 2023) tarihli yazısının (http://www.istiklalmarsidernegi.org.tr/ IsmetOzel?Id=178&/Katld=7) birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar (bunlardan ilki o yazının başlarından “Avrupalılık insanlığın vardığı en ileri noktaydı.” cümlesinin alıntı olarak bu yazının başlığını teşkil etmesi) oluşturacak bu yazıyı.

“Ömrümün sonuna yaklaştığımın bilincinde olarak henüz 17 yaşımda ‘Dünyada bir şair vasfıyla belirme’ kararı almış olmamdan şikayetçi değilim.”

“79 sene boyunca ne yaptıysam yaptığıma pişman değilim, yıllar içinde her yaptığımı bugün de açık alınla yaparım ve fakat yaptığım her şeyden bir şikayetim var. Pişman olmayışım ve şikayetçi oluşum birbirine cevap veriyor.”

“Dünyada dönen dolapların hiçbirine kendimi, ne kadar gayret ettimse de uyduramadım.”

İslâm Felsefesinin Özgünlüğü

 

İlhan Kutluer‘in YİTİRİLMİŞ HİKMETİ ARARKEN kitabının (İZ Yayıncılık, 4.Baskı 2017) “İslâm Felsefesi Hangi Anlamda Özgündür?” başlıklı bölümünden yapacağım bazı alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı.

“İslâm felsefesini yapanlar ile yazanların anlam dünyaları tam olarak kesişmiyor olabilir; ancak bu geleneği üretenlerin özgünlükten anladıklarını yeniden keşfetme çabamız, öncelikle geleneğin ruhuyla paralellik taşımak zorundadır. Bizim bugünkü hareket noktalarımız ile İslâm’ın klasik çağında bir felsefe geleneği üretmeye çalışanların varmak istediği yer arasında bir gaye farkı varsa yaptığımız tartışmanın ne ölçüde sahici olduğu konusunda kuşkular taşımamız gerekir. Demek ki iki anlamlı varsayımı ortaya koymak durumundayız: a. İslâm filozofları genel felsefe etkinliğinin ruhuna uygun bir entelektüe gelenek inşa etmeyi özgün bir tutum olarak benimsemişlerdir; b. İslâm filozofları felsefî araştırmalarını genel felsefe tarihine anlamlı biçimde eklemlenebilen ve fakat kendine özgü nitelikleri haiz bir entelektüel etkinlik olarak kavramışlardır.

E. İmamoğlu değişim olarak İstanbul’a ne kattı?

 

Bir süredir CHP Genel Başkanlığına göz dikmiş olduğu bilinen İmamoğlu ‘değişim’ sözüne çok yer veriyor konuşmalarında. İstanbul’u nasıl değişime uğrattıysa CHP’yi de öyle bir değişime uğratacağını ifade etmiş oluyor. Değişim üstâdı kendisi sanki!

Üniversite tahsilini İstanbul’da yapmış ve son 22 yıldır da İstanbul’da yaşayan biri olarak şu sıralar CHP Genel Başkanlığına lâyık tek kişi olarak âdeta kendisini gören bir Ekrem İmamoğlu vakıasıyla karşı karşıyayız. Sık sık televizyonda görüyoruz kendisini Cumhurbaşkanı seçim sürecinden bu yana. Özgür Özel iyi ki aday olacağını duyurdu da Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu ikilisine kalmadı CHP’de genel başkanlık yarışı.

Kılıçdaroğlu iki rakiple karşı karşıya şimdi. Biri parti teşkilatından Ö.Özel, diğeri altılı masadan ve hâlen İBB Başkanı olan E. İmamoğlu. Kılıçdaroğlu Baba-oğul ilişkisinden bahsederken şimdi oğul kendisine rakip durumda. Arada bir git işine bak diyorsa da ötekinin hâlen görevde olduğu işine gitme niyeti yok, onun niyeti CHP’nin genel başkanı olmak ve İstanbul’da yaptığı müthiş değişimi (!) CHP’de de yapmak! Durum bu günlerde böyle. Hayırlısı olsun. CHP için de, İstanbul için de.

Ne ki kimi insanlar seçilmek istedikleri yerlere seçilerek gelmelerinden sonra genel seçim geldiğinde sanki kendi görev yerlerinde işleri bitmiş de esas görevlerindeki başarılarıyla değil bir tür siyasetçi hafiflikleriyle kamuoyu önünde Cumhurbaşkanı seçiminde ilginç tuhaflıklar sergileyerek, seçim sonuçlanmış gibi TV ekranlarında iki büyük şehir belediye başkanları olarak bir tür gösteride bulunmuşlardır. Daha sonra da ikinci tur sürecinde özellikle İBB Başkanı E. İmamoğlu yine sahnede gözükmüş, Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra da CHP Genel Başkanı olma isteği ve hedefini daha belirgin kılmaya başlamıştır. Süreç devam ediyor. Baba-oğul ilişkisi ne zaman olumlu ya da olumsuz sonuçlanacak göreceğiz. Tuhaf bir döneme tanıklık ettirdi kamuoyunu bu altılı masa Kılıçdaroğlu, Akşener, İmamoğlu ve Yavaş gibi figürlerle. Türk siyasi hayatında bu kadar düşük düzeyde siyaset görüntülerine halk ilk defa tanık oldu denilse mübalağa sayılmaz. Şu anda(16.6.2023, saat:15:00-15.15) bir TV kanalında üç dönem milletvekilliği (25., 26., 27. Dönemler) yapmış Arzu Erdem benim bu yazdıklarımı doğrulayıcı sözler ifade ettiği gibi, özellikle E.İmamoğlu’nun İstanbul’da B.Ş. Belediye Başkanı olarak hiçbir şey yapmadığı, bu büyük şehre kazandırdığı bir şey olmadığı iddiasını son derece açıklıkla vurguladı.

” ‘Dünya’ Kavramı ve Kozmoloji”

 

İbrahim Kalın‘ın “BARBAR-MODERN -MEDENÎ / Medeniyet Üzerine Notlar” kitabından (İnsan Yayınları, Birinci Baskı:2018) , bu yazının başlığını alıntı olarak teşkil eden bölümün (s.139-149) birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı.

“Dünya görüşü ve varlık tasavvuru, insanın içinde yaşadığı ve varlığı tecrübe ettiği ‘dünya’ kavramının da kaynağıdır. Burada ‘dünya’, fizikî âlemden ziyade insanın varlıkla ilişkiye girdiği yeri ifade eder. (…) Tanrı’nın âlemi ‘neden’ yarattığı ile insanın bu âlemde ‘nasıl’ davranması gerektiği soruları, tabii düzen ile ahlâkî düzen arasında sıkı bir ilişki kurar. ‘Dünya’, bu ilişkinin ortaya çıktığı yerdir. İnsan bu ilişkiyi aklının ve dilinin (logos, nutk) marifetiyle dile getirir. ‘Dünya’ nın felsefî bir kavram olarak ortaya çıkması, yaratma eyleminin sunduğu çerçeve içinde gerçekleşir. Tarihteki irili ufaklı bütün medeniyetlerde dünyanın vücuda gelmesiyle insanın bu dünya içindeki serüveni arasında doğrudan bir ilişki kurulmuştur. Bu yüzden geleneksel kozmolojilerde dünyanın yaratılışı salt fizikî-morfolojik bir konu olarak ele alınmamış, felsefe-bilim bakış açısıyla evrenin hem fiziksel, hem de sembolik-metafizik anlamı üzerine modeller geliştirilmiştir. Bu noktada kozmolojinin nihaî amacı, evrende neden kaos değil de düzen (cosmos, nizam, nizam-ı âlem) olduğunu tutarlı bir şekilde ortaya koymaktır. (s.139-140)

Muhalefetteki partilerin etkili ve yetkili durumda zâhir (görünür) siyasetçilerinin günümüzde ciddiye alınmaz durumda oluşları üzerine

 

İlgili televizyon programlarından izlendiği kadarıyla CHP ve İYİ Parti ‘de sarsıntılar, çökme belirtileri, bu partilerin ileri gelenlerine yönelik eleştiriler dikkati çeker durumda, apaçık. İktidarı teşkil eden ittifak partileri zaten muhalefeti yok sayar bir durumu yansıtıyorlar.

Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş, Meral Akşener kendi partilerinden bile televizyona aksettiği kadarıyla, önemli derecede tenkide uğruyorlar. Deva Partisi, Gelecek Partisi gibi partiler zâten yok gibi; onlardan muhalif sesler bile çıkmıyor. Ak Parti ve MHP’de böylesi bir durum bir tarafa, en düşük düzeyde bile olumsuz eleştiriler yok partilerinin liderlerine, birbirlerine karşı.