Temmuz 2023 Posts

“Üniversiteler arasındaki farklar, ait oldukları milletlerin farklılığından başka bir zemine sahip değil.”

 

2 aylık düşünce dergisi olan Teklif’te (Mart 2023 / Sayı 8) “Üniversite” konulu ve / veya temalı bir Açık Oturum var. İlahiyatçı akademisyenler A.Ayhan Çitil, İ.Halil Üçer, İhsan Fazlıoğlu, Ömer Türker ve Tahsin Görgün’ün katıldığı. İleri sürülen düşüncelerden yapacağım bazı alıntılamalar (bunlardan ilki Tahsin Görgün’ün ifade ettiği bir düşünce olarak onun yazıda yansıyan üçüncü paragrafının son cümlesi olup alıntı olarak bu yazının başlığını teşkil etmekte) oluşturacak bu yazıyı.

“Dünya hayatı şaşırtıcıdır. Yaşamak her yönüyle harikuladedir.”

 

İsmet Özel’in İstiklâl Marşı Derneği internet portali İsmet Özel Köşesi’nde ALIN TERİ GÖZ NURU üst-başlığı altında ÇİĞ SÜT EMMEK başlığıyla çıkan 1 Muharrem 1445 (19 Temmuz 2023) tarihli yazısının (http://www.istiklalmarsidernegi.org.tr/ IsmetOzel?Id=183&Katld=7) birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar (bunlardan ilki o yazının birinci paragrafının ortalarından, anlam bütünlüğü sağlayan ve biri diğerini izleyen iki cümle alıntı olarak bu yazının başlığını teşkil etmekte) oluşturacak bu yazıyı.

“(…) Bütün çağlar boyunca insanoğlu kendi yaşadığı zaman diliminden şikayetçi olmuştur. Niçin bu böyledir? Bitkilerden farklı, hayvanlardan farklı bir zihnimiz olduğu için bu böyledir. (…) Sevgi çoğu insanda rahatlıkla kaprise dönüşür. (…)”

“Biz her şeyi apaçık bir kitapta sayıp yazmışızdır.” (Yâsin 36/12)

 

Ömer Türker‘in 2 aylık düşünce dergisi olan Teklif‘te (Temmuz 2023 / Sayı 10) çıkan “Nefsü’l-Emr Nazariyesi ve Bilimsel Bilginin Nesnelliği Sorunu” başlıklı yazısının(s.72-83) birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar (bunlardan ilki, yazarın Kur’ân-ı Kerîm’den yazıya başlamadan yaptığı bir kerîm âyet ( Yâsin 36/12) alıntılamasının bu yazımın da başlığını alıntı olarak teşkil etmesidir) oluşturacak bu yazıyı.

“Nefsü’l-emr (kendinde şey/ işin hakikati, aslı) terimi, İslâm düşünce târihinde İbn Sînâ sonrası dönemde, bilhassa Fahreddin er-Râzî’yle birlikte gündeme gelen bir sorun olarak görünür. Sorunun kaynağında İbn Sînâ’nın varlık- mahiyet ayrımı olduğu söylenebilir. Fakat İslâm’ın müteahhirûn (sonları) döneminde müstakil bir sorun olarak bütün derinliğiyle kavranmışsa da meselenin kadîm (eski) döneme uzanan bir geçmişi vardır. Yine günümüzde de sorun aynıyla devam etmektedir. Dolayısıyla nefs’l-emr sorununu üç ayrı dönemin hassasiyetleriyle ele alabiliriz: İbn Sînâ öncesi dönem, İbn Sînâ’dan modern felsefenin istiklâlini ilan ettiği on sekizinci yüzyılın ikinci yarısına kadarki dönem ve nihayet modern felsefenin hâkimiyetini tesis ettiği son iki yüzyıl. Önce nefsü’l-emrin yahut kendinde şeyin, müstakil bir sorun olarak kavranmasına vesile olan varlık-mahiyet ayrımının tam olarak bu soruna nasıl yol açtığını belirginleştirelim.”

Fîhi Mâ Fîh’den sözler

 

Mevlânâ Celâleddîn Rûmî’nin bu eseri merhûm Ahmed Avni Konuk tarafından tercüme edilmiş, yine merhûm Dr. Selçuk Eraydın’ın yayına hazırlamasıyla İZ Yayıncılık’tan (8.Baskı 2009) ilgili okurlarıyla buluşmuştur.

Bu kitabın birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı.

” ‘Ene’lHak‘ sözü -mutlak olarak- Hakk’a aitttir; çünkü O’ndan başka bir hakîkî mevcûd düşünmek muhaldir. (dipnot: Nitekim Mansûr’un muhabbeti son dereceye ulaştıkda kendisine düşman oldu; ve kendisini yok kılıp ‘Ene’l-Hak’ yani “Ben fânî oldum, Hak kaldı” dedi. Bu ise tevazunun amacı ve kulluğun sonudur; yani ancak Odur demek olur. Dolayısıyla davâ ve tekebbür (büyüklenme) “Sen Hudâ’sın ve ben kulum” demektir ki ikiliktir. “

Ahmet Aytep’in “Müphemliğin (Belirsizliğin) Şiddeti” başlıklı yazısından alıntılar

 

Bu yazı 2 aylık düşünce dergisi olan Teklif‘de (Mayıs 2023 /Sayı 9) çıkmıştır. Yazının ilk satırlarından önce yazar, İsmet Özel’in Sebeb-i Telif şiirinden şu dizelerine yer vermiş: Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız / bakıp başkasının başkayla kurduğu bağlantıya / aşka dair diyoruz ilk anı bu olmalı (…) Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız Başkalarının düşünceleriyle değil -İsmet Özel, Sebeb-i Telif

Cemil Meriç, Türk aydınının doğuya olan husumetine rağmen zaman zaman vakitsizce gelen doğu iştiyakını şu şekilde izah eder: