Ağustos 2023 Posts

“Ne yapmıştı İkinci Yeni ve buna mukabil ben ne yapmıştım?”

 

İsmet Özel‘in İstiklâl Marşı Derneği internet portalı İsmet Özel Köşesi’nde ALIN TERİ GÖZ NURU üst-başlığı altında İKİNCİ YENİ BENİM NEYİM OLUYOR? başlığıyla çıkan 7 Safer 1445 (23 Ağustos 2023) tarihli yazısının (www.istiklalmarsidernegi.org.tr/IsmetOzel?Id=188&/Katld=7) birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar (bunlardan ilki o yazının 4. paragrafının ikinci cümlesinin alıntı olarak bu yazının başlığını teşkil etmesi) oluşturacak bu yazıyı.

“Kitap okuyanlar arasında atonal müziğe hayran olma eğilimi olduğu kadar bir ruh doktoruna başvurma eğilimi de hâkimdi.”

“Anlaşılan Türkiye’nin omurgasız aydınları İkinci Yeni’nin garipsenme fırsatını kaçırmak istemiyordu.”

“Bunu bari yazmasaydı dediğimiz 555K şiirinin şairi Cemal Süreya ‘İkinci Yeni benim’ diyecek kadar da ileri gitti.”

Henry Sen Neden Buradasın -1 (Şûle Yayınları 2004, 4.Baskı)

 

İSMET ÖZEL’in bu kitabından yapacağım alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı.

“Bir itirafa tanıklık etmek hoşunuza gidecekse, itiraf ediyorum: Ömrüm boyunca ‘eli sıkı’ bir insan olarak yaşadım.”

“Bu kitabı hakkımda düşünülen her şeyi cerh etme kararlılığı içinde yazıyorum.”

“Yaşadığım ülkede herkes birbirine yan gözle bakıyor. Ben ise onların hepsine cepheden bakıyorum. Cepheden, siperden… Hangi cepheden, hangi siperden? Bunu bilmeyi göze alabilecek insanla karşılaşmadım.”

“Farka nail olmamız için kimin neyi, nasıl gördüğünü zihnimiz açık seçik kavramalıdır. İnsanlar arası dürüst ilişkiler bu zihin açıklığı sayesinde kurulur.”

“Hangi çeşidiyle olursa olsun ikbal peşinde zahmete girenleri, gözlerine yüksek saydıkları bir mevki kestirip onun uğruna çırpınanları hep küçümsedim.”

“Süreç içinde ruhumu yükselttiğimin, sefaletten kurtardığımın itminanına erdim. Çocukluğumu geride bırakırken ilk başardığım iş bu itminan olmaksızın huzura kavuşamayacağımı anlamak olmuştu. Bu ilk başarımı takip eden yıllarda yaşamanın neye değdiğini öğrenme yolundaki yürüyüşüme hiç ara vermeden, hiç dinlenmeden ve bir ressamın her fırça vuruşuyla hayatını tehlikeye atmasının ne anlama geldiğini fark etmeye yarayan bir ömür geçirmek suretiyle ruhumu sefalet batağının balçığında seyretme belasından kurtarabildim.”

Fîhi Mâ Fîh’den alıntılar

 

Mevlânâ Celâleddîn Rûmî‘nin (m.1207-1278) bu eseri Ahmed Avni Konuk (m.1868-1938) tarafından tercüme edilmiş, merhûm Dr. Selçuk Eraydın (1937-1995) tarafından yayına hazırlanmıştır (İZ Yayıncılık, 8.Baskı:2009). “Fîhi Mâ Fîh” isminin hangi maksatla esere verildiğine dair FÎHİ MÂ FîH HAKKINDA başlığı altındaki metinde (s. XI) “içinde olması gereken şeyler buradadır” manâsının kasdedilmiş olabileceği ihtimâlini düşünebiliriz” denilmekte.

Bu kitabın başlarından (s.XIII-XV arasından) yapacağım bazı alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı.

“Hz.Mevlânâ nimeti bir memeye benzetir ve ‘şükür, nimet memesini emmektir’ der.”

Fusûsu’l-Hikem Dîbâcesi’nden (dibâce: önsöz) alıntılar

 

Muhyiddin İbnu’l-Arabî‘nin en ünlü eserlerinden biri olan Fusûsu’l-Hikem Tecüme ve Şerhi-I (Tercüme ve Şerh: Ahmed Avni Konuk, Hazırlayanlar: Prof.Dr. Mustafa Tahralı– Dr. Selçuk Eraydın, İFAV / M.Ü. İlâhiyat Fakültesi Vakfı Yayınları / 7.Basım Nisan 2017) in başlıkta belirtilen bölümünden yapacağım alıntılamalar bu yazıyı oluşturacak.

“Nimet rahmeti ile eşyânın tümüne varlık veren ve zorunluluk rahmeti ile bazı kullarına tecellî etmiş olan kemâlâtın tümünün sâhibi bulunan Allâhü zü’l-Celâl hazretlerinin şerîf ismiyle bu Fusûsu’l-Hikem‘i yazmağa başlarım demek olur. (…)

Cenâb-ı Şeyh-i Ekber (r.a.) bir hadîs-i şerîfe tâbi olarak besmele-i şerîfe ile bassladıktan sonra, hamd ve senâ kemâlâta (olgunluğa) ait olduğu, oysa bi’l-cümle kemâlât Allahü Zü’l-Celâl hazretlerine mahsûs bulunduğu için besmele-i şerîfeden sonra ‘hamd’i andı ki, hamd’in tümü Allah’a mahsûstur demek olur. Ve hamdde üç sûret vardır:

Birincisi Hak’tan halka olan hamddir ki, bunun delîli anlam olarak “Süphesiz ki Allah ve melekleri Peygamber’e salavât getirirler.” (Ahzâb,33/56) ve “Üzerinize bolluk ve bereket indiriyor.” (Ahzâb, 33/43) Bu sûrette Hak Hâmid (hamd eden) ve halk mahmûddur (övülmüş).

Halifenin Rüyaları / İslâm Kültüründe Rüya ve Tabiri

 

Annemarie Schimmel‘in bu kitabının (Mütercim: Tûba Erkmen, SUFİ KİTAP 1.baskı 2005 Kabalcı, 2. baskı Ocak 2023, İstanbul) bazı yerlerinden yapacağım alıntılamalar bu yazıyı oluşturacak.

“İnsanlar uyur, ölünce uyanırlar.” Yukarıdaki deyişi yedi yaşımdayken bir masalda okumuştum; Hz. Muhammed’e atfedildiğini öğrenişim ancak on yıl sonra oldu. Bu söz beni derinden etkilemişti. Yaşam gerçekten, Doğu’daki ve Batı’daki onca şairin söylediği gibi, bir rüya mıydı? Uyanış nasıl bir şey olacaktı? Rüyaları büyüleyici buluyordum, benim için çok gerçektiler, annemin rüyaları da sık sık çıkardı; hâliyle kahvaltıda rüyalarımızdan bahsetmeyi seviyorduk.

Türkiye’de yaşadığım ve öğretim görevlisi olduğum yıllarda, Türk arkadaşlarımdan rüyalarla ilgili pek çok şey öğrendim. Tasavvufun, İslâmın mistik boyutlarının derinliklerine indiğimde de rüyaların önemini kavradım; insanın yakın dostlarıyla iletişim kurmasını sağlayabildiklerini gördüm.

Sonra, 1995 yazında Eranos Derneği Ascona’daki sempozyumu için konu olarak “Rüyaların Gerçekliği”ni seçince, sunduğum bildiride Arap, İran, Türk ve Hint-Müslüman kaynaklarında bulduğum örneklerden ve kendi yaşadığım deneyimlerden bazılarını derlemeye çalıştım. Bu kitap, söz konusu bildirinin genişletilmesi sonucunda ortaya çıktı; ancak bu konuda tek bir şey söyleyebilirim: Böyle bir işe kalkışmak okyanusu fincanla boşaltmaya benziyor. (…)