Ocak 2024 Posts

“Temyîz (ayırım) büyük bir nimettir.”

 

Mevlânâ Celâleddîn Rûmî‘nin FÎHİ MÂ FÎH isimli eserinden (Tercüme: Ahmed Avni Konuk, Hazırlayan: Dr. Selçuk Eraydın, İZ Yayıncılık, 8. Baskı;İstanbul, 2009) sözler olarak yapacağım alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı.

“Rızkın değil, rızkı veren Rezzâk’ın ardınca yürümek, toplumsal ilişkilerimizi de olumlu bir tarzda geliştirir ve kalabalıkların cemaat şuuruna sahip olmalarını temin eder.”

“Sözün kısası budur ki, din işleriyle meşgul ol! Tâ ki dünya senin arkandan koşsun. Ve bu oturmaktan murâd, din işleri üzerinde oturmaktır. Böyle bir kimse her ne kadar koşarsa, din husûsunda koşmuş olacağından, o kimse yine oturmuş hükmündedir. Eğer oturduğu vakit dünya için oturmuş ise, yine koşmuş hükmündedir.”

“İlim Bilmez Tarih Hatırlamaz”

 

İsmail Kara‘ya mahsus, kendi kitabına bir isim. Şerh ve Haşiye Meselesine Dair Birkaç Not içerikli. Dergâh Yayınları‘ndan 468. , Çağdaş Türk Düşüncesi’nden 52. kitap. I. Baskı: Temmuz 2011. Kapak Tasarımı: Sermin Yavuz, Sahife Düzeni: Ayten Balaç. Basım Yeri: Ana Basın Yayın Gıda İnş.Tic. A.Ş.

” (…) Türkiye’de ve İslâm dünyasında şerh ve haşiye literatürü hakkında, XIX ve XX. yüzyılda teşekkül etmiş, bir kısmı katı denebilecek birçok hüküm, hayli menfi tasvirler ve ziyadesiyle ironik ifadeler bulunmasına rağmen, bu meseleye tahsis edilmiş sorgulayıcı ve kuşatıcı akademik herhangi bir araştırmanın, kaydadeğer metodolojik bir metnin olmayışı ilk muharrik (tahrik edici) sebep olarak zikredilebilir. (…) Asırlara hükmederek gelen meşru ve başarılı bir telif tarzı ve yaygın bir ilmî faaliyet türü, XIX ve XX. asırda nasıl hantal, gayrimeşru, güven telkin etmeyen, gelişigüzel ve zayıf bir alan haline ge(tiri) lebilmiştir? Batı Avrupa’daki ilim-bilim anlayışının değişmesi, bilgi-güç ilişkisi, her şeyi tahakkümü altına alan ilerleme fikri, hümanizm, akılcılık ve bireycilik gibi temayüllerin güçlenmesi, felsefe öncelikli ilim ve fikir anlayışı, orijinalite ve yenilik (bizde ictihat) odaklı ilim ve fikir tarihi tasavvuru, gerileme-çöküş edebiyatları, modernleşme zihniyeti ve çabaları… gibi unsurlar bu süreçte ne derecede belirleyici veya yönlendirici bir etkiye sahip olmuştur?

Siyasette bu dönem

 

CHP’yi bu dönemde temsil eden isimler parlak ve ümit verici olmaktan çok uzak. İsmet İnönü, Kasım Gülek, Turhan Feyzioğlu, Bülent Ecevit gibi siyasetçiler yok artık CHP’de. Kemal Kılıçdaroğlu parlak ve ümit verici bir siyasetçi değildi ama onun mevkiini işgal eden Özgür Özel de umut vaat etmiyor. CHP’den Ekrem İmamoğlu İBB Başkanı seçilir mi yine? Murat Kurum’un seçilme olasılığı daha yüksek görünüyor.

Cumhur İttifakı sönümlenmedi; devam ediyor. AK Parti de MHP de ittifakı güçlü olarak sürdürmekten yana gözüküyorlar. Bu ittifakı temsilen aday olanlar da, her iki partiden adaylar da bu seçimde kazanması güçlü gözüken isimler olacak gibi. İttifakın da, her iki partinin de seçimden güçlenmiş olarak çıkacakları umuluyor.

Günümüz CHP’si önceki yılların CHP’si izlenimini vermekten uzak; eskimiş ve itibarsız, sönükçe bir CHP izlenimi veriyor. AK Parti, yirmi küsur yıldır aynı genel başkanla yoluna devam ediyor ama CHP’den daha güçlü görünüyor. MHP hep aynı MHP, gücü artmasa da eksilmiyor.

Bu dönemde ilgi çeken, konuşması merakla izlenen siyasetçiler az. Geçmişte ismi ünlü siyasetçiler vardı. Şimdi çok çok az öyleleri. Önümüzdeki farklı türden seçimler bakalım nasıl sonuçlar verecek!

“Baklavayla, börekle Türk olmadık.”

 

İSMET ÖZEL‘in PERGELİN YAZMAZ SİVRİ UCU isimli kitabının başlarından ( TİYO, Ağustos 2021 I.Baskı) yer yer yapacağım alıntılamalar (bunlardan ilki kitabın 18. sayfasında şu cümleyi izleyen ve bu yazının alıntı olarak başlığını teşkil eden kısa cümledir: “Bir sarhoşun aklını başına almak üzere gerekli zamanda ve gerektiği yerde direnç göstermesi gibi Allah yolunda kılıç sallamamız, din düşmanlarına ok salmamız bütün kavimlerden ayırarak bizi Türk kılmıştır.”)

“Türk der demez karşımıza çetrefil bir hadise çıkıyor. Avrupalıların heveslendirdiği yerli unsurlar karşımıza kurtlar gibi uluyan bir vahşi Türk çıkarmışlardır. Bu hem resim olarak çirkin, hem kavram olarak yanlıştı. O vahşete iştirak etmek benim işime hiç gelmedi. Eğer Altay’dan attığım ok hikâyesi ilgimi çekmiş olsaydı ne direnişten, ne atılımdan söz edebilecektim. Tarih şuuruna yabancı kaldığımız miktarda ve nispette millî varlığın kanatları altına girdik. Türkler tarih içinde millet şuuruna yabancı yaşamasaydı millî vasıflar edinebilecek miydi? Sanmıyorum ve ömrümde sanmama yol açan bir kıpırdanışa şahit olmadım.”

“Müslümanlıktan başka her şeyin bize vasıf kazandırdığı fikrine yabancı kalan sadece biz Türklerdik.”

Fusûsu’l-Hikem Tercüme Ve Şerhi-I Mukaddime s.35-36-37’den alıntılar

 

Gülşen-i Râz‘dan (tercüme): “Ten gömleğinden soyunduğun, yani öldüğün vakit, ayıpların ve hünerlerin birdenbire zâhir olur. İntikal etmiş olduğun berzah âleminde bir vücûdun (varlığın) olur. Lâkin bu dünyadaki vücûdun gibi kesîf değil. Öyle su gibi ondan sûret görünür, yani suya karşılık olan sûret, o suya nasıl yansımış olursa, senin berzah varlığına da amellerinin ve ahlâkının sûretleri öylece yansır. O berzahta bütün zamirler (gizli olan yüzler, sırlar) âşikâr olur. Eğer naklî delil istersen, meâlen “O günde insânî nefsde merkûz olan (yaratılışta bulunan) sırlar âşikâr olur. İnsan için bu hâli def’ edecek bir kuvvet ve nâsır (yardımcı) yoktur. Zira sırlarının âşikâr olması verilen berzahî vucûd (berzahla ilgili varlık) gereğindendir.” âyet-i kerîmesini oku! Ve bu akisten başka senin ahlâkın özel âlem olan berzâhın hâllerine uygun olarak cisimler ve şahıslar olurlar. Ahlâkın kötü ise çirkin sûretler, iyi ise güzel sûretler olup sana refîk (arkadaş) olurlar. Sen, bir takım a’râzdan (iki zamanda bakî olmayan ve varlığı kendinden olmayıp başkasından olan şeyler / arazlar) ibaret olan ameller(edimler) ve ahlâkın sûret libâsına bürünerek belirmiş olmalarını uzak görme! Nitekim bu dünyada kuvvet ve unsurdan mevâlîd-i selâse (maden, bitki ve hayvan olarak tabiatın üç âleminden söz eden ilim) görünür oldu; yani müvellidü’l-mâ (hidrojen), müvellidü’l-humûza, azot, karbon ilh… gibi basit unsurlar gaz halinde sûretsiz oldukları halde kesifleşip madenler, bitkiler ve hayvanlar sûretlerinde belirgin oldu. İşte böylece senin bütün ahlâkın cân âleminde bazan envâr (nurlar), bazan da nîrân (cehennem) sûretinde görünür olur.”