“Kim iyilik işlerse onun iyiliğini artırırız.” (42/23)
NİYÂZÎ-İ MISRΑnin İrfan Sofraları Mevâidü’l-irfân kitabının (Çeviren: Soner Eraslan, Birinci Baskı: Aralık, 2023, fikriyat) birkaç yerinden yapacagım alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı.
“Asıl adı Mehmed/Muhammed olan Niyâzî-i Mısrî, 12 Rebîülevvel/9Mart 1027/1618 yılında Malatya’da dünyaya gelmiştir. Erken yaşta ilim tahsiline başlayan Mısrî, önceleri sûfî meclislerine karşı olduğunu belirtse de süreç içerisinde kalbinde sûfilik ve tarikat ilmî sevgisinin peyda olduğunu belirtir ve Halvetî şeyhi Hüseyin Efendi’ye intisap eder. Babası Soğancızâde Ali Efendi, bu durumdan rahatsız olur ve Niyâzî’yi kendisinin de müntesibi olduğu Nakşibendî tarikatı şeyhine götürür. Bu şeyhi ‘kâmil olmayan biri‘ şeklinde tasvir eden Niyâzî, 1048/1638 yılında Malatya’dan ayrılarak yola revân olur. Diyarbakır ve Mardin’de mantık ve kelam ilimlerini tedris ettiğini belirten yazar Mısrî nisbesini de edineceği Mısır’a gider. Ezher Camii’nde tedrisine devam ederken Şeyhûniyye Hankâhı’nda bulunan Kâdirî şeyhine biat eder. Şeyhinin ‘Zâhirî ilimlerden talebini tamamen kesmezsen, tarikat ilmî sana açılmaz‘ sözünden müteessir olan Niyâzî, istihareye yatar ve rüyasında kendisine içi para dolu iki kese veren Abdülkâdir Geylânî’nin ona şöyle dediğini bildirir: ‘Dirhemler zâhir ilmidir. Onu bil ve onunla amel et. Dinarlar ise tarikat ilmidir. Sana takdir eden kişi vesilesiyle ona ulaşabilirsin. Senin şeyhin bu memlekette degil.‘ Bunun üzerine yine yola düştüğünü belirten Mısrî, birçok Rum ve Arap beldesine gider, nihayetinde Şeyh Elmalılı Ümmî Sinan’a intisap eder ve dokuz yıl boyunca hizmetinde kalır. Şeyhiyle birlikte Uşak, Kütahya, Çal, Elmalı gibi yerlerde irşat faaliyetlerinde bulunur. Halvetiyye tarikatının Ahmediyye kolunun Mısriyye şubesinin piri olan Niyâzî, 1080/1669 yılında Bursa Ulu Camii yakınlarında muhibbânı vesilesiyle kendi dergâhını kurar. Mısrî’nin tasavvufun nazarî (teorik) boyutuyla iştigal eden bir tarikat şeyhi olması, tarikatların ‘tasavvuf ilminin gerilemesine sebebiyet verdiği‘ yönündeki eleştirilere de cevap niteliği taşır.