Merhûm Şaban Teoman Duralı‘nın ÇAĞDAŞ KÜRESEL MEDENİYET Anlamı/Gelişimi/Konumu Çağdaş Küreselleştirilen İngiliz-Yahudî Medeniyeti isimli kitabının (dergâh yayınları :209 Çağdaş Türk düşüncesi :30 Birinci Baskı: Kasım 2000) birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı.
“1996’da basılmış olan “Yeniçağ Dindışı Avrupa Medeniyetinden Çağdaş Cihânşumûl İngiliz-Medeniyetine” başlıklı kitabımızın adı, hem uzun hem de çalışmada bildirilmek isteneni yetesiye anlaşılır kılmamış olduğu gelen eleştirilerden ortaya çıkmıştır. Çalışmanın hem taşıdığı savın mâhiyetini hem de ele aldığı sorunlar ile konuların anlam bütünlüğünü daha sağınca yansıtacağını düşündüğümüz “Çağdaş Küresel Medeniyet” adını kitaba üst başlık olarak uygun görüyoruz. (…) İmdi, aynılık ile farklılık hususlarını göz önüne aldığımızda, “Çağdaş Küresel Medeniyet‘in, selefi “… Çağdaş Cihânşumûl İngiliz-Yahudî Medeniyeti” kitabının artık yalnızca ‘gözden geçirilmiş ikinci baskı’sı olmayıp onun, gerek tâlî savları güçlendirilmiş gerekse konuca çeşitlendirilmiş devâmı olduğunu görürüz.” (ÇALIŞMANIN MAHİYETİ HAKKINDA başlıklı bölümden)
” a) Tarihte ilk defa yeryüzünün dörtbir yanında hayatı etkileyip belirleyen bir medeniyet olayıyla karşı karşıyayız; hattâ, iç içeyiz, demek daha yerinde olur. Bu medeniyeti öz tabiatına uygun tarzda adlandırmamışlığımız, genelde, dünya çapında, öncelikle de, Türkiyede ona ilişkin açık bir fikrimizin oluşmamasına yol açmaktadır. Kâh Batı, kâh Avrupa… zaman zaman da çağdaş diyoruz. Bunlardan ‘Batı’, yön belirtir; ‘Avrupa’, coğrafyaya; ‘çağdaş’ ise tarihe ilişkin sözlerdir. Hâlbuki bizim burada gereksediğimiz, medeniyete alem (işaret) olacak deyimdir. b) Tarihin önde gelen medeniyetlerinin yer almış olduğu vâsiî mekân Avrasya anakarasıdır. Afrika ile Amerikanın tersine, Asya ile Avrupa, coğrafî bakımdan birbirlerinden bağımsız kıtalarmış görünümünü sunmazlar. Birbirlerinden, sadece, sînelerinde teşekkül etmiş ve tarihe damgasını basmış medeniyetlerden türemiş beşerî ilişkiler yumağı ile zihniyetlerin derin farklılıklarından ötürü ayrılmışlardır. (…) Şu son andığımız mahalden peyderpey Mesopotamya, Mısır, Doğu Akdeniz -Fenike, Filistin ile İsrail-, Hırıstıyan ile İslâm ve nihayet Yeniçağ dindışı Batı Avrupa medeniyetleri çıkıp serpilmişlerdir. 1400lerin sonlarından itibâren Hırıstıyan medeniyetinden türeyen, 1600lerin ikinci yarısından sonra ona yeğinlikle karşı çıkarak biçimlenmeğe koyulan Yeniçağ dindışı Batı Avrupa medeniyeti, kendi devâmı sayılabilecek birini de bi’l-kuvve (potansiyel olarak) bağrında taşımaktaydı.
Avrasyanın doğu yakasındaki Doğu medeniyetleri pek uzun soluklu olmuşlardır. Batıdakilere gelince; bunlar, Doğululara oranla daha kısa ömürlüdürler. İlkçağ Mesopotamya, Mısır ile Doğu Akdeniz medeniyetlerinden itibâren, çeşitlilik öylesine artmıştır ki, birbirleri ardı sıra oluşan medeniyetlerin benzerliklerinden ziyâde zıtlıklar ortaya çıkmıştır.