“Konuşmak tarih bilincinin kendisidir.”

 

İsmet Özel’in İstiklâl Marşı Derneği internet portali İsmet Özel Köşesi’nde ALIN TERİ GÖZ NURU üst-başlığı altında TOPLUM MU BİREY Mİ? başlığıyla çıkan 13 Cemaziyelevvel 1444 (7 Aralık 2022) tarihli yazısının (www.istiklalmarsidernegi.org.tr/IsmetOzel?İd=152&Katld=7) birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar (bunlardan ilki o yazının son cümlesi olup alıntı olarak başlığı teşkil ediyor) oluşturacak bu yazıyı.

“(…) Mesele Türk tarihinin ciddiye alınıp alınmayacağı meselesiydi. Eğer ciddiye alınacaksa bu alınış hangi sebebe dayanıyordu? Türkleri eğer tarih sahnesinde arayacak isek onları hayatın gayesini Allah’ın emrinde savaşmakta arayan ve bulan insanlar olarak görmemiz kaçınılmazdır. (…) Türklerin ve türklüğün zafer yılları deyince Anadolu topraklarında teşkil edilen Gaza Beylikleri anlaşılır. Niçin? Çünkü Gaza Beyliklerinden önce İslâm kültürü diğer kültürler karşısındaki parlaklığını dışa vuramaz duruma düşmüştü.

(…) Fatih Sultan Mehmet devleti bir imparatorluğa dönüştürdü. (…) Devletin ne Batılılaşması sona erdi, ne de çöküşü. Kimlerdik biz Türkler ve ve ne zamandan beri kim olduğumuzu unuttuk? Çöküşü içine sindirmiş ve Türk kültürü içinde en iyi neticenin Batı ölçüleri uyarınca alınacağına inanmış olanlar Dünya sisteminin talimatlarından başka talimata kulak asmayan kesimdir. Aynı kesim Türk yazısına Osmanlıca diyor. (…) Yunus Emre’nin Osmanlıca yazdığını farz etmek kimin aklıyla hareket edildiğini bize gösteriyor.

(…) İki şeyden birini tercih etmemiz bekleniyor bizden: Ya toplumu seçeceğiz, ya bireyi. İstersek ‘toplum’ ve istersek ‘birey’ diyelim, her iki kelime de bizi Öz Türkçecilik akımının zaferini kabule zorluyor. (…) Cemiyet demekten sakınmak için toplum diyoruz. (…) Bu tarz uydurmalar arasında ‘hürriyet’, ‘medeniyet’ de vardır. Ancak şunu gözden kaçırmayın: Bunların hepsi Arapça kurallarına uyularak türetilmiştir. (…)

(…) Ortamın ve şartların ne olduğunu bize gösteren konuşmadır. (…) Hangi dilde olursa olsun konuşma farazi bir şeydir. İnsan oluşumuzun başlangıcında bu tuhaflık vardır. (…) Kelimeleri dışa vurmak alçak veya yüce, sığ veya derin bir bilinç hadisesidir. (…)

Konuşma hadisesi bir düğüm olarak doğar. Anadil olarak adlandırılan hangisi olursa olsun bizim kendi anamızın dili değildir. Çünkü konuşmağa başlarken sahip olduğumuz bilinç insan varlığının tümüyle ilişki halindedir. (…)”

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked