İbrahim Kalın’ın “Barbar, Modern, Medenî -Medeniyet Üzerine Notlar-” kitabından (İnsan Yayınları, Birinci Baskı, 2018) alıntılar

 

“(…) Medeniyet, kültür, âdet ve geleneklerin ötesinde, varlığa ilişkin tutum ve davranışlar bütününü ifade eder. Kültür formlarını ortaya çıkaran da medeniyetin dayandığı zihnî, ahlâkî ve estetik ilkelerdir. Bu manâda medeniyet, kültürün üzerinde ve ötesinde bir bilinç ve davranış biçimini ifade eder. Yine aynı sebebe binaen medeniyetler bir aidiyet duygusu ve kimlik inşa ederler. (…)” (s.9)

“Modern olma hali, çağdaş toplumların katıldığı, katlandığı veya maruz kaldığı bir durumu ifade ediyor. Geleneğin yerine seküler-ilerlemeci bir varlık tasavvurunun inşa edilmesi anlamında modernlik, son birkaç yüzyılın temel anlatılarından birini oluşturuyor. (…) Fakat kesin olan bir şey varsa o da barbarlığın ve modernliğin eş zamanlı yaşanan süreçler olduğudur. (…)” (s.17)

“Bir tutum olarak medenîlikten, bir durum olarak medeniyete geçişte kaybettiğimiz değerler nelerdir? İbn Haldun’un iddia ettiği gibi medeniyetin sağladığı maddî imkânlar, bizi medenîlikten uzaklaştırır mı? Medeniyet, medenîliğin zıddı mıdır? Bu sorulara farklı tarihî tecrübelerden hareketle cevaplar bulmaya çalışacağız. (…) (s.31)

“(…) Medeniyeti işlevsiz bir soyutlama ve seküler bir din olarak reddeden İsmet Özel’in Üç Mesele: Teknik, Medeniyet, Yabancılaşma adlı eseri yahut Nobel edebiyat ödülü sahibi Güney Afrikalı edebiyatçı J.M. Coetzee’nin Barbarları Beklerken romanı, medeniyet kavramının farklı gerekçelerle yüceltilmesine karşı çıkan çalışmalar arasında zikredilebilir. (…)” (s.33)

“(…) İsmail Kara’nın dikkat çektiği gibi İbn Sina tıbbının sıtmanın tedavisine, Câhız’ın kimyasının ve İbn Rüşd’ün hikmetinin lokomotif vapur ve telgrafa indirgenmesi, teknik yetersizlikten öte büyük bir metafizik daralma ve fakirleşmeyi işaret eder. (…)” (s.61)

“(…) Mehmed Akif gibi aydınlar için asıl mesele, Avrupa sömürgeciliğinin yıkıcı sonuçlarına karşı kuvvetli bir şuur inşa etmek ve millî direniş hareketlerini canlı tutmaktı. Akif’in dramatik bir biçimde ‘tek dişi kalmış canavar’ olarak tasvir ettiği medeniyet, elbette Avrupa emperyalizminden başkası değildir. (…)” (s.63)

“(…) İslâm ülkelerinin Batı’yla baş edebilecek askerî, teknolojik ve ekonomik gücünün olmamasına rağmen ‘İslâm tehdidi’ tezinin sürekli gündemde tutulması Batılı toplumların sahip olduğu ben-tasavvuru ve medeniyet mefhumuyla yakından ilgilidir. ‘Barbarlar geliyor!’ naralarıyla Batı toplumlarını İslâm’a ve Müslümanlara karşı kışkırtan çevrelerin başlıca hedefi bir korku, şüphe ve nefret iklimi yaratarak kendi inanç sistemlerini sorgulanamaz kılmaktır. Onlara göre ‘medeniyet’i ayakta tutmak için güç kullanmaktan ve dünya düzenine hâkim olmaktan başka bir yol yoktur. (…)” (s.116)

“(…)İslâm dini ve medeniyeti de bir evrensellik iddiasına sahiptir. Dahası İslâm ve Batı toplumları arasındaki gerilimin temel sebeplerinden biri, her ikisinin de evrensellik iddiasında bulunmasıdır. Fakat İslâm düşüncesi farklı inanç ve fikirlere yaşam alanı tanımış; onların görüşlerine katılmasa da varlığını ‘yaratılış ekonomisi’nin ve kesret âleminin bir parçası olarak görmüştür. (…)” (s.117)

“(…) Kendisine musahhar kılınan tabiat âlemine bir emanet olarak sahip çıkmayan insan şüphesiz hüsrandadır. Fakat hüsran hâli sadece insanın kendi ruhî ve ahlâkî dünyasıyla sınırlı kalmaz. (…)” (s.120)

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked