“el-İşârât ve’t-tenbîhât ‘Gayb’ bölümü*
*İbn Sînâ, Arifler ve Olağanüstü Hâdiselerin Sırları, Çev.: Ömer Türker, Hayy Kitap, İstanbul, 2018.
2 aylık düşünce dergisi olan Teklif’te (Temmuz 2022/ Sayı 4) yukarıdaki başlık altında ve Ömer Türker’in çevirisiyle çıkan yazının birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar bu yazıyı oluşturacak.
“İşâret: Bir ârifin bir müjde veya tehdidi olmadan önce gaybken haber verip de isabet ettiği sana ulaşırsa bunu tasdik et ve ona inanmakta zorlanma. Çünkü bunun doğanın yolları içinde bilinen sebepleri vardır.
İşaret: Tecrübe ve kıyas, insan nefsinin uyku esnasında bir şekilde gayba ulaşma özelliğine sahip olduğunda mutabıktır. Dolayısıyla böyle bir ulaşımın, zevaline yol bulunan ve ortadan kalkma imkânı olan durumlar müstesna uyanıklık halinde olmasına da hiçbir engel yoktur. (…)
Tembih: (…) Sonra bir tarz düşüncenin aşkın hikmette derinlik kazanan kimselerin haricindekilere örtük bir şekilde gösterdiği üzere göksel cisimlerin, ilkeleri konumunda buluna ayrık akıllardan sonra, düşünen (nâtık) nefisleri vardır. Bu nefisler onların maddelerine yerleşmemiştir, aksine tıpkı bizim nefislerimizin bedenlerimizle ilişkisi gibi göksel cisimlerin maddeleriyle bir ilişkisi vardır. Nefisler bu ilişki sayesinde bir tür yetkinliğe ulaşırlar. (…) Dikkat çektiğimiz şeylerden sana ulaşan toplu anlam şudur: Tikellerin aklî âlemde tümel bir şekilde nakşı varken nefsanî âlemde zamanın bilincinde olan tikel şekilde nakşı veya beraberce her iki nakşı vardır.
İşâret: Senin nefsin de istidât ve perdenin kalkmasına bağlı olarak o âlemin nakşıyla nakşolabilir. Bunu öğrenmiştin. Şu halde gaybın bir kısmının kendi âleminden (taşıp) nefiste nakşolmasını yadırgama. Senidaha da aydınlatacağım.
Tembih: Nefsânî güçler birbirlerini çekerler ve çatışırlar. Öfke kabardığında nefis şehvetle ilgilenemez ve bunun aksi de geçerlidir. (…)
Tembih: Ortak duyu nakşın levhasıdır ki bu nakşa güç yetirildiğinde gözlenmiş gibi olur. Bazen duyusal nakış duyudan silinir ve onun sûretiortak duyuya kolaylıkla yerleşir. Bu durumda vehmedilen değil, gözlenen hükmünde kalır. (…)”
“Duyusal oyalayıcılar azaldığı ve daha az oyalayıcı kaldığında nefsin tahayyülle uğraşmaktan kurtulup kudsiyet âlemine kaçamakları olabilir. Bu durumda nefse gaybtan bir nakış nakşolur. Bu nakış tahayyül âlemine gider ve ortak duyuda nakşolur.”
“Vahiy tevile, rüya ise tabire muhtaçtır.”
“Bil ki, bu şeyler hakkında konuşma ve tanılıkta bulunmanın yolu, yalnızca aklî şeylerden hareketle ulaşılan ve imkân bildiren zanlardan -her ne kadar bunlar gerçekleştiği takdirde güvenilir bir şeyse de- ibaret değildir, fakat gerçekleştiğinde sebepleri araştırılacak tecrübelerdir.”
No Comments