“Allah kendisinden korkulmaya en lâyık olan / Hiçbir yaratılmış korkulmaya lâyık değil”
Muhyiddin İbn Arabî’nin ünlü eserlerinden biri olan Fütûhât-ı Mekkiyye 18 cild olarak Türkçe’ye Prof.Dr. Ekrem Demirli tarafından tercüme edilmiş ve Litera Yayıncılık tarafından düzelti ve İç düzeni, kapak tasarımı ve yayınlanması gerçekleşmiş (İstanbul-2012) Yaylacık Matbaacılık’ca Baskısı yapılmıştır. Bu eserin 18. Cildi’nin birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar (bunlardan ilki s.130’un en başından iki dize olup bu yazının başlığını teşkil etmekte) bu yazıyı oluşturacak.
“(…) Hâlbuki dünya perde yeridir ve dolayısıyla kapının kapalı olması ve perdenin bulunması şarttır. Onlar derin akıl sahibi olan peygamberlerdir. Peygamberler yolları açıklamak ve belirlemek üzere gönderilmişken yeryüzüne halifelerin görevlendirilmiş olması da bir tür ‘karz-ı hasen’dir (borç vermek). Halifeler perdeli nefisleri peygamberlerin belirleyip ortaya koydukları ilâhî maksada uygun hükümlere ve emirlere uymaya zorlarlar.” (s.15)
“Akıl neyi aklettiğini bilir. Bu itibarla akıl bir örtüdür. Çünkü kaydından kurtulmaya gücü yetmez. Akıl oluşla (kevn) bağlanmış ve sınırlanmıştır. Aklın kaydından kurtulmuş heva da hakikati görür. Bununla beraber kendisine uyanı Allah’ın yolundan uzaklaştırır, fakat Allah’tan değil! Çünkü o da Allah’ın melekûtu kapsamında ve dolayısıyla O’nun kudreti dâhilindedir. (…)” (s.16)
“Akıl cehennemliklerde dile gelir, bu sayede cehenemdekilerin hüznü artar, kötü bir yolu tutmuş olmaları nedeniyle mahzun kalırlar. Akıl yaratılmışın bir niteliğidir ve bunun için Hak onunla nitelenmemiştir. Şeriat dünyada şehvetin tasarruflarını sınırlamamış olsaydı, aklın dolaşabileceği bir alan kalmazdı. Aklın hakikatini Sehl’den başkası anlamamış, onun gerçek anlamını ve ehlini belirtmiştir: Akıl yükümlüyü tasarruftan alıkoyar! Yasaklama kalktığında ise müjdeci geride kalır, korkutucu gider. (…)” (s.17)
“ (…) O halde emir/iş, Hak ile halk arasında gider gelirken bizimle Hakkın arasındaki bağ ise karşılıklı ve güçlü bir bağdır: O’na ait bize ait değilken O’na ait olmayan bize aittir.” (s.17)
“Seven-âşık kalbine sevginin içirildiği kimsedir.” (s.19)
“(…) Allah herkesi yapabildiğiyle sorumlu tutmuş, nefsin karşılaştığı her güçlükten sonra kolaylık yaratmış, hükümlerin arasına mubahı bir hüküm olarak yerleştirmiş, onu nefislerin rahatlık ve genişliğe çıkmasının sebebi kılmıştır. Allah topal insana merhametinin gereği dinde güçlüğü kaldırmıştır. Hz. Peygamber’in yönteminde Allah’ın dini kolaylık olarak ifade edilmiş, ona güçlük katışmamıştır. Bu itibarla Hz.Peygamber müsâmahakâr-haniflik dini ile ve zarif sünnet ile gönderilmiştir. Bu ümmete (dini) daraltan kimse kıyamette karanlık kimselerle haşredilir.” (s.21)
No Comments