Lütuf bir gizlilik / Lütufta zuhur yok / Varlığım O’nunla ortaya çıktı / İşler O’nunla gurur / Sen el-Latif’in kulu ol / O işlerden haberdar olanın / Allah’ın dini kolaylık / Arzuyla güçleşir din / Muhalif olma veya arzuna uyma / En büyük hayır budur / Sözümü anlayan kişi / Gerçeği görendir
Bu mertebenin sahibi Abdüllatif diye isimlendirilir. Allah’ın lütfunun idraklerden gizli kalmasının nedeni şiddetle zuhurudur. Her göz onu görür, her göz o nurla bakar. Gören her gözde görme gücü Allah’tır. Burada fayda ancak bu gerçeği bilen, zevk ve müşahede yoluyla anlayana aittir. Burada taklit müşahedenin yerini alamaz. Sadece O vardır ve başkasından ayrışmamıştır. Zaten başkası yoktur ki, Allah ondan ayrılsın! Kimden gizlenecektir ki? Başkası mı var?
“Lütfun bir hükmü yok / Onun hükmü sen var olunca / Kalpte onun hükmü var / Düşünürsen, gam şeklinde bir hüküm / Orada değilsin sen, bana söyle: / Hükmünü kim belirler?/ Ondan bir bulut gelir / Kalplerin üzerine ve karanlıklar / Hayret akar durur / Ey kullarım! Benim kadrimi bilmedi / İsimlerim nerede, hükmüm nerede! / Yasağım nerede, emrim nerede! / Beni murakabe edin ki beni bulun / Varlığın gizli yerlerinde / Benim var olmam kaçınılmaz / Bu nedenle emrim sana emretti”
“Bu mertebenin sahibi Abdüllatif diye isimlendirilir. Allah’ın lütfunun idraklerden gizli kalmasının nedeni şiddetle zuhurudur. Her göz onu görür, her göz o nurla bakar. Gören her gözde görme gücü Allah’tır. Burada fayda ancak bu gerçeği bilen, zevk ve müşahede yoluyla anlayana aittir. Burada taklit müşahedenin yerini alamaz. Sadece O vardır ve başkasından ayrışmamıştır. Zaten başkası yoktur ki, Allah ondan ayrılsın! Kimden gizlenecektir ki? Başkası mı var?”