Ahmet Aksay Posts

“Kerîm Kur’an”dan ma’nâlarıyla bazı âyetler

 

Siz, hacılara su dağıtma işi ile Mescid-i Haram’ın imârını, Allah’a ve âhiret gününe iman edip Allah yolunda cihad edenle bir mi tuttunuz? Bunlar Allah katında bir olamazlar. Allah zâlim bir kavmi hidâyete erdirmez.” (et-Tevbe, 9/19)

“Ey îman edenler! Babalarınızı, kardeşlerinizi -eğer küfrü (inkârı) sevip onu îmana tercih ediyorlarsa- velîler(dostlar) edinmeyin. İçinizden kimler onları dost edinirse, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir.” (aynı sûre, 9/23)

“Yahudiler, ‘Üzeyr Allah’ın oğludur’dediler. Hristiyanlar da ’Mesih (Îsâ) Allah’ın oğludurdediler. Bu, onların ağızlarıyla söyledikleri sözleridir ki, daha önce küfredenlerin(inkâr edenlerin) sözlerine benzetiyorlar. Hay Allah kahredesi adamlar!(Hak’dan bâtıla) nasıl da döndürülüyorlar!” (aynı sûre, 9/30)

“Dünya sistemi merkez-çevre ayrımı sebebiyle ayakta durabiliyor.”

 

İstiklâl Marşı Derneği internet portali İsmet Özel Köşesi’nde İsmet Özel’in ALIN TERİ GÖZ NURU üst-başlığı altında VAKİT ÇALIŞARAK MI, YOKSA EĞLENEREK Mİ GEÇSE DAHA İYİ? başlığıyla çıkan 19 Cemaziyelahir 1444 (11 Ocak 2023) tarihli yazısının (istiklalmarsidernegi.org.tr/IsmetOzel?Id=156&Katld=7) birkaç yerinden yapacağım alıntılamaların (bunlardan ilki üçüncü paragrafın üçüncü cümlesi olarak bu yazının başlığını teşkil ediyor) oluşturacağı bir yazı bu.

“ ‘Artık bu dünyada insanın yetiştirecek çocukları kalmadıysa çalışmalıdır, yoksa sıkıntıdan ölür’ demiş E. Delacroix. Bu söze bir kez kıymet atfettiysek çalışmağı görev duygusuyla mı, yoksa eğlenmekle mi karşılaştırmamız gerektiği aklımıza takılabilir. Çünkü yüzyıllar var ki, modern dünya, daha doğrusu modernleşmiş dünyanın kaymağını yiyerek semizleşenler üretici olmaktansa tüketici olmağı fırsat bilen tufeylilerle doludur. (…) Nihayet bir Baudlaire’den haberdar olduğumuzu unutmayalım. Şair çalışmağı eğlenmekten daha az sıkıcı buluyor.

Modernliğin bitmemiş bir tasarım olduğunu dile getiren Jürgen Habermas’ın hâlâ aynı fikirde olup olmadığını merak ediyorum. (…) Ancak anlaşılması ihtimal dâhilinde görülmeyen şeye dikkat edelim: Her şey Türklerin tarih sahnesine çıkışıyla sıkı sıkıya bağlantılıdır. Eğer Türkler tarih sahnesine çıkmamış olsaydı dünyanın gayri-Müslim unsurları Haçlı egemen bölgeleri icat etmek üzere harekete geçmeyecek ve modernleşmenin göz önündeki safhaları yaşanmayacaktı. (…) Malî hegemonyanın insanın işgal ettiği her sahada etkin olduğunu da ister istemez yaşıyoruz. Acaba özgürlüğe açılan bir çıkış yolu bulunabilir mi?

“Mesnevî Hikâyeleri”nden (Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Hazırlayan:Şefik Can, Ötüken / Tasavvuf 1.Basım:2003,17.Basım) bir hikâye

 

Bir adamın ‘Bu işi sen başkasına danış; çünkü ben senin dostun değilim’ demesi

“Adamın biri, bir türlü karar veremediği bir konu hakkında kat’î karara varmak, tereddütten kurtulmak için birisine danışarak onun fikrini almak istedi.

Danışmak istediği kişi dedi ki: Bana güvenerek, bana danışmak için başvuruşun hoşuma gitti. Ama ben senin dostun değilimki! Sen benden başkasını bul da danışacağını ona danış!

Ben sana düşmanım bana danışma! Düşmanın vereceği akıl ile başarıya ulaşılmaz!

Git sana dost olan birini ara! Dost, şüphe yok ki, dostun hayrını ister!

Ben düşmanım; benim gibi birisinden sana fayda gelmez! Ben eğri büğrü yürürüm sana düşmanlık ederim!

Dostlarla oturan kişi, külhanda bile olsa gül bahçesinde oturuyor sanılır.

Cins dergisi Aralık 2022 sayısından bazı alıntılar

 

“Kimi düşünür ve yazarlar ölürken bile yazarlar. (…) Bir de yazarken ya da yazarak ölüm tecrübesini iliklerine kadar hissedenler var.” (‘Ölürken yazmak, yazarak ölmek’ başlıklı yazıdan)

“Rahmetle anılmak ebediyet budur amma / Sessiz yaşadım kim beni nerden bilecektir?” (Mehmet âkif)

“Bazı insanlar akıllılık edip kendisini bunca esir eden sosyal medyadan ayrılıyor, hesaplarını siliyorlardı ama bu sefer eğlencesiz kalıyor ve orada neler olduğunu merak ediyorlardı.” (Güray Süngü’nün ‘Sosyalleşme’ başlıklı yazısından)

“Evvelden bu millet istemeyerek, bilmeyerek İslam’dan uzaklaşıyordu. Hatta bu uzaklaşma sırasında gücü yettiği kadar, daha çok İslamlaşmaya çalıştığını zannediyordu. Bugün ise bilerek ve büyük bir istekle, her türlü vasıtaya başvurarak İslam’dan uzaklaşıyor.” (Said Halim Paşa (1864-1921)

“Gaybın Anahtarı Kimdir veya Nedir?”

 

Ömer Türker’in  2 aylık düşünce dergisi olan Teklif’de (Sayı 4 / Temmuz 2022) çıkan, başlığının üst kısmını bu yazıya da başlık yaptığım, alt kısmı ‘Mefâtîhu’l-Gayb ve Miftâhu’l-Gayb Üzerine’ olan yazının (s.203-206) birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar bu yazıyı oluşturacak.

“İslam düşünce geleneğinde muhtelif zümrelerin nübüvvet kavrayışında bilhassa ulûhiyet tasavvuruna bağlı olarak bazı açılardan derin farklılıklar bulunur. Farklılıkların yoğunlaştığı meselelerden biri insanın gayba dair idrakinde nebinin ve vahyin işlevinin ne olduğudur. Kelamcılar esas itibariyle peygamberin getirdiği haber üzerinde dururlar ve haberin kendisini bilgi kaynaklarından biri olarak değerlendirirler. Buna göre Hz. Peygamber (sav) ve diğer bütün peygamberler, Allah’ın insandan talebini tebliğle sorumlu olduğu kişi ve topluluklara anlatmakla sorumludur. Bir peygamber böylesi bir vazife için gerekli niteliklerle donatılır. Bu sıfatların başında verdiği haberi yalan ithamından büsbütün uzak tutacak doğru sözlülük (sıdk) gelir.