“Arayış içinde olan çok insan vardır, fakat aradıkları şey aslında kendi nefislerini hoşnut etmektir sadece” (Abdurrahman / Molla Câmî v. 898/1492)
” İngiltere’nin güneybatısında bir yerde doğan, lise tahsilini Londra’da tamamlayan, 1961’de Cambridge Ünivesitesi’nin Arap-Fars Filolojisi bölümünden mezun olan Hamid Algar bir yıl kadar Tahran Üniversitesi’nde doktora derslerini takip ettikten sonra Türkçe’yi hakkıyla öğrenmek maksadıyla İstanbul’a geçer. Nihayet 1963’te Cambridge’e dönerek doktora çalışmalarına başlar. ‘Ondokuzuncu asır İran’ında ulemanın siyasî rolleri’ konusundaki tezini 1965’de tamamlayıp California Üniversitesi’nde Ortadoğu Araştırmaları Bölümü’ne katılır. Burada İrfan, Tefsir, Şiîlik, İran’da İslâm tarihi; Arap, Fars ve Türk tasavvuf edebiyatı, İslâm felsefesi gibi konularda ders verir. İran, Türkiye, Bosna, Malezya ve Özbekistan gibi bazı ülkelerde hem ilmî kongrelere katılır, hem araştırmalarını sürdürür. Bu ülkelerin dillerinde yayınları gerçekleşir. 2010’da emekli olup başta Nakşîlik tarihi ve bugünkü durumu olmak üzere çeşitli konularda yoğun şekilde çalışmaları devam eden biri. (Ben de kendisiyle İstanbul’da 1968 yılında tanışma ve görüşme imkânı bulmuştum. 1970’li yılların ortasına yakın da Erzurum’da görüşmüştük. Bu yazının bundan sonraki kısmını O’nun Türkçeye çevrilmiş, insan yayınları’ndan çıkan “Nakşibendîlik” isimli kitabının (birinci baskı:2007, genişletilmiş üçüncü baskı (dijital): 2012; Çevirenler: Cüneyd Köksal, Ethem Cebecioğlu, İsmail Taşpınar, Kemal Kahraman, Nebi Mehdiyev, Nurullah Koltaş, Zeynep Özbek) birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar oluşturacak.