İsmet Özel’in “İslâm’ın İpine Sımsıkı Sarılmak” başlıklı yazısından alıntılar
17 Recep 1444 (8 Şubat 2023) tarihli o yazıdan düşünce ve hüküm yüklü ifadeler olarak alıntılamalar yapacağım.
“Biz Türkler varlığını (daha açıkçası varlığının gerekçesini) inkâr ettiği nispette toplum içinde muteber hale gelenlerin oluşturduğu bir güruh haline geldik.”
“Biz Türkler demekte ısrarlıyım, zira ülkemizde ‘biz Türkler’ diyenin faşist olduğu inancı inanılmaz derecede yaygın. Faşistliği pek mi beğeniyorum? Hayır, faşizmi beğenme işini İtalyan birliği fikrini müttefikleri rahatsız edecek derecede içleştirmiş olanlara, İtalya ahalisinin birbirine bağlanma idealini benimseyenlere bırakıyorum. Faşistliği bir tahkir (hakâret etme -a.a.-) ifadesi sayanların ağızlarından çıkanı kulakları işitmeyen kimseler olduğunun belli olmasını istiyorum. (…)”
“Üzerinden yüz seneden fazla zaman geçmiş olan I. Cihan Harbi bütün milletlere hangi tuzağa düştüklerini kanla ve nefretle öğreten bir hadiseydi.”
“Yine kanla ve yine nefretle milletleri sevk edilebilir sürüler seviyesine düşürmenin ne kadar pahalıya mal olduğu Batı Medeniyeti müdafilerince öğrenildi. (…)”
“(…) Taş devrinden mi geliyoruz; yoksa Cennet’ten kovulan Âdem ile Havva’dan mı? (…) Allah’ı inkâr etseniz bile bir yerden geldiğinizi, bir yerde bulunduğunuzu ve nihayet bir yere varacağınızı inkâr etmek elinizden gelmez. (…)”
“Allah bize sımsıkı sarılmamız gereken bir İslâm ipi olduğunu söylüyor. Kur’an bize İslâm’ın bir can simidi ve giderek Nuh’un gemisi olduğunu da söylemiyor. İslâm denilince akla bir ipin gelmesi bekleniyor. Öyle bir ip ki tutunulmadığı takdirde bütün dünyevî belâlar üstünüzde kalacaktır. Servet ve makam sahibi olmağa değil, insanlığa heves etmenin en isabetli bakış açısını İslâm verir. Çünkü Yeniçağ ne İstabul’un fethiyle, ne Fransız, ne de sanayi devrimiyle açılmıştır. (…) İnsanların başını en başta tüketim toplumu belâlarından sakındırmak üzere nâzil olan Kur’an Yeni Çağ’ın habercisidir. (…)
(…)
“Müslümanlar yani kâfirle çatışmayı göze alan Türklerin gözü ne değeri Avrupa’da yükseltilen sanat eserlerinde, ne de müstemleke edinme kültüründeydi. Onlara göre İstanbul’u fethetmek yapılabiecek her şeyi yapmış olmak demekti. (…) Osmanlı yüzyılları boyunca neler olup bittiği hususunda câhiliz. Bu cehaleti Osmanlı devlet ricali Batılılaşma maskesi altında azmanlaştırdı. (…)
Yanlışın temelinde ne var? Hadis-i Şeriflerde mealen Konstantiniye ve Roma’nın fethinin beraber anıldığını biliyoruz; ama Roma’nın halen fethedilmemiş oluşunun İstanbul’un fethi konusunu karanlık bir bulutla örttüğünü şimdiye kadar hiç bilmedik ve halen bilmiyoruz. (…) Modernlik hangi yönüyle ele alınırsa alınsın çirkeften başka bir şeyi temsil ediyor mu? İslâm bizi çirkeften sâlim kılmak için var. Bu ipe sarılmak için neyi bekliyoruz? (…) Huzurunu hepsi birer mimarlık karikatürü binalarda arayanların kime, ne sağlayacaklarını ben pek merak ediyorum.”