“Dünya sistemi merkez-çevre ayrımı sebebiyle ayakta durabiliyor.”

 

İstiklâl Marşı Derneği internet portali İsmet Özel Köşesi’nde İsmet Özel’in ALIN TERİ GÖZ NURU üst-başlığı altında VAKİT ÇALIŞARAK MI, YOKSA EĞLENEREK Mİ GEÇSE DAHA İYİ? başlığıyla çıkan 19 Cemaziyelahir 1444 (11 Ocak 2023) tarihli yazısının (istiklalmarsidernegi.org.tr/IsmetOzel?Id=156&Katld=7) birkaç yerinden yapacağım alıntılamaların (bunlardan ilki üçüncü paragrafın üçüncü cümlesi olarak bu yazının başlığını teşkil ediyor) oluşturacağı bir yazı bu.

“ ‘Artık bu dünyada insanın yetiştirecek çocukları kalmadıysa çalışmalıdır, yoksa sıkıntıdan ölür’ demiş E. Delacroix. Bu söze bir kez kıymet atfettiysek çalışmağı görev duygusuyla mı, yoksa eğlenmekle mi karşılaştırmamız gerektiği aklımıza takılabilir. Çünkü yüzyıllar var ki, modern dünya, daha doğrusu modernleşmiş dünyanın kaymağını yiyerek semizleşenler üretici olmaktansa tüketici olmağı fırsat bilen tufeylilerle doludur. (…) Nihayet bir Baudlaire’den haberdar olduğumuzu unutmayalım. Şair çalışmağı eğlenmekten daha az sıkıcı buluyor.

Modernliğin bitmemiş bir tasarım olduğunu dile getiren Jürgen Habermas’ın hâlâ aynı fikirde olup olmadığını merak ediyorum. (…) Ancak anlaşılması ihtimal dâhilinde görülmeyen şeye dikkat edelim: Her şey Türklerin tarih sahnesine çıkışıyla sıkı sıkıya bağlantılıdır. Eğer Türkler tarih sahnesine çıkmamış olsaydı dünyanın gayri-Müslim unsurları Haçlı egemen bölgeleri icat etmek üzere harekete geçmeyecek ve modernleşmenin göz önündeki safhaları yaşanmayacaktı. (…) Malî hegemonyanın insanın işgal ettiği her sahada etkin olduğunu da ister istemez yaşıyoruz. Acaba özgürlüğe açılan bir çıkış yolu bulunabilir mi?

Bulunamaz diyenler sıkıcı da olsa eğlenmeyi tercih edecektir. (…) Türkiye’de laikliğin Fransız tarzında yürüdüğü efsanelerin başında yer alır. (…) (Fransızlar) Kendileri çalışmakla kalmaz çalışmanın övgüsünü yaparlardı. Türkiye’de hiçbir alanda akademik hayatın yer almayışını laiklerin çalışkanlığıyla açıklama cesareti kimde var? Türkiye’de akollü içkiden laik Türkler mi uzak duruyor? (…) Camiye uğramama alışkanlığının geçmişi olmasaydı Türkçede ‘iki cami arasında beynamaz’ gibi bir tabir bulunmazdı.

(Başlığı alıntı olarak teşkil eden cümle) İsa’nın doğumu üzerinden en az 1944 sene geçtikten sonra bankaların ellerinde piyasaya sürdükleri banknot değerinde altın bulundurmak zorunlu olmaktan çıktı. Altının yerini ABD doları aldı. (…) Değişmeyen metropol-periferi (merkez-çevre) ilişkileridir. (…) Nakit paranın gücünü aşacak bir ekonomik unsurla dünya henüz tanışmış değil. (…)

Eğlence mekânlarının, tatil yerlerinin dolup taştığı bir zamandayız. (…) Gelir dağılımının olduğu kadar toplum hayatından ne anlaşılması gerektiği fikrinin yaygınlaşmasının etkisi büyük. Yani hayattan sadece hegemonya terörünü anlamak yeni bir ahlâk haline geldi. (…) Demek ki ağzımızdan çıkanı kulağımızın işitmesi gerekiyor. (…) Bu belâlı durumdan sıyrılmak için çalışmak zorundayız. Çalışacağımız şey biçimde mükemmeliyete ulaşmak olmalıdır. Dördüncü senfonisinden sonra kulağı hiçbir şey duymayan Beethoven bunu yaptı. ‘Benim gözlerimle işittiğim şeyi siz kulaklarınızla göreceksiniz’ diyordu. (…)

(…) Mükemmeli hedeflemeniz sizin alnınızı ağartacaktır. Temiz bir niyetle öldü diyeceklerdir sizin için. Bu az şey mi?”

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked