“Gizlilikle gerçekliği birleştirmek bana mahsus bir meziyettir.”
İsmet Özel’in İstiklâl Marşı Derneği internet portali İsmet Özel Köşesi’nde ALIN TERİ GÖZ NURU üst-başlığı altında HANGİMİZ KÜPÜNE ZARAR VEREN KESKİN SİRKE başlıklı 9 Şaban 1444 (1 Mart 2023) tarihli yazısının (istiklalmarsidernegi.org.tr/IsmetOzel?Id=163&Katld=7) birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar (bunlardan ilki o yazının ikinci paragrafının ilk cümlesi olup alıntı olarak bu yazının başlığını teşkil ediyor) oluşturacak bu yazıyı.
“(…) Doğrusu biz Türkler Cumhuriyet tarihimiz, bilhassa tarihimizin Cumhuriyet olarak adlandırılan dönemi boyunca hayatımızın seyri itibariyle mutedildik ve aramızda yok yere feverana kapılan insanlara da pek sık rastlanmazdı. (…)
(Başlığı alıntı olarak teşkil eden cümle) Bu kendine dönük tutum beni hep bulunduğum yerden daha yukarı taşıdı. Mehmet Akif şiirin yaratılış sırrında saklı gizli ahenkle bağ kurmak olduğu görüşünden yana değil. O ne yazdıysa müşahede âleminin insan oğluna saldığı acıdan kuvvet alarak yazdığına inanıyor. (…) Hâlbuki dünya hayatının tebcil edilmesine dönük tavır Mehmet Akif’in şiir dünyasından uzak tutulmasına vesile oldu. Edebiyat dünyası Nâzım Hikmet’in ‘Akif inanmış adam/Büyük şair’ demesinden rahatsız. Memleketimden İnsan Manzaraları hâlâ tahrif edilmiş olarak, yani metinden ‘Büyük Şair’ ibaresi tard edilmiş olarak yayınlanıyor. (…) Turgut Uyar’ın şöhret yolunun ilk basamağında ‘Arz-ı Hal’ şiirinin bulunduğu ve Akif’i şairden saymayan şairin daha kariyerinin en başında İslâm’ın en yalın görüntülerine bile ne kadar yabancı kaldığı dikkatimden kaçmış.
Türk toplumunun başına felâketin nasıl musallat olacağını keşfeden Makyavel idi. Bir milleti zapt ü rapt altında tutan yetkenin akıbeti hususunda insanlığı uyaran o oldu. (…) Müstemleke edinmek ve acımasız yönetme yollarını denemek Avrupa’da iktidarı muhafaza için kaçınılmazdı. Türk toprakları bütünlüğünü merkezî yetkenin dokunulmazlığına borçluydu. (…) III. Selim saltanatı ilmiye sınıfının içini boşalttı. (…) Batılı hayat tarzından medet umulması sebebiyle kambur üstüne kambur gelmiş olmasına karşı bir çare bulmanın yolu var mı?
Böyle bir yolun varlığı ancak çareyi küreselleşmede arayan dünyayı hangi mekanizmanın ayakta tuttuğu fark edildiği zaman anlaşılır. Bir yandan tüketim alışkanlıklarımız devam ederken diğer yandan depremzedelere destek olduğumuz zannına kapılırsak kendimizi tatmin etmeden ileriye gidemeyiz. Nitekim gidilemiyor. (…) Tek bir insan olarak türümüze mahsus bir özümüz yok. (…) Yani insanlar olarak hayatımızın bir özü olduğunu kabul etmeksizin hayatta kalamayacağımızı biliyoruz. (…) Acaba beynelmilel uzlaşmalar hakla, hukukla uyumu gözeterek mi gerçekleşmiş? (…) Misâk-ı Millî’ye bir fantezi gözüyle mi bakacağız, yoksa onda Türk hayatının son sığınağını mı bulacağız?
(…) Bir millî pazar ihdas edemezsek ekonomik ve mali kölelikte süratimize hiçbir millet yetişemeyecektir. (…) Mâlî sermayenin Türk hayatına şekil vermesine itiraz eden ve sıhhatli yolun hangisi olduğunu bize gösteren bir zümreden mahrumuz. (…) Keskin sirke küpüne zarar. Değişti Türkler. (…)”
No Comments