“Medeniyet, Düzen ve Özgürlük Sorunu”
İbrahim Kalın‘ın BARBAR–MODERN–MEDENÎ / MEDENİYET ÜZERİNE NOTLAR Kitabının “MEDENİYET, DÜZEN VE ÖZGÜRLÜK SORUNU başlıklı bölümünden (7) alıntılar oluşturacak bu yazıyı.
“Âlemin fizikî-maddî nitelikleriyle onların dayandığı nizam, düzen, âhenk, adâlet, ölçü ve güzellik gibi nitelikleri arasındaki ilişki kadim düşünce geleneklerinde geniş bir şekilde ele alınmış ve felsefeyi, kozmoloji ile ahlâk arasında uzanan bir araştırma alanı haline getirmiştir. Tabiat ile insanın birbirini tamamlaması, her ikisinin de aynı evrensel ilkelere dayanıyor olmasından kaynaklanır. Dünya görüşü, âlem tasavvuru, ahlâk sistemi ve medeniyet kavramları arasındaki ilişkiyi sağlayan şey de evrenin düzenine hâkim olan ilke ve kurallarla, insanın yaşamına yön vermesi gereken erdemlerin aynı kaynaktan besleniyor olmasıdır. İnsan ile tabiat arasındaki ‘ünsiyet‘ (türdeşlik ve yakınlık) ilişkisi, romantik ve santimantal (hassas) bir düşüncenin değil, iki varlık düzeyinin de aynı ilkelere bağlı olmasının bir sonucudur. Bu yüzden medeniyetin kurucu unsurları olan şehir hayatı ve sosyal düzen, kozmik düzendeki ilkeleri kendilerine model alırlar. Modernite öncesi medeniyetler, adâlet ve düzeni sübjektif değerler değil, objektif ve ontolojik-kozmik ilkeler olarak kabul etmişler ve evrenin yapısıyla kendi yaşam biçimleri arasında bir bağ kurmuşlardır.
Romalı filozof ve devlet adamı Cicero’nun (ö. M.Ö. 43) ‘Sokratik Devrim‘ olarak formüle ettiği büyük dönüşüm, bu gerçeği teyit etmektedir. Cicero’ya göre ‘Sokrates, felsefeyi göklerden şehirlere getiren ve evlere sokan kişi‘ydi. Âlemin nasıl varlığa geldiğini araştıran ve ‘kurucu unsuru‘ bulmağa çalışan filozofların tersine Sokrates felsefeyi hayata, iyi ve kötü şeylere dair konuları araştıran bir uğraş haline getirmiştir. (dipnot: Cicero, On Living and Dying Well (Londra: Penguin Classics, 2012), s.69.) Hukuk ve siyaseti, felsefenin üstünde tutan ve görkemli Roma’nın yıkılışını bizzat müşahede eden Cicero’nun Sokrates’i bir ‘amelî hikmet‘ filozofu olarak değerlendirmesi bizi şaşırtmamalıdır. (dipnot: Bununla beraber Sokrates’in bir ‘tabiat adamı‘ olmadığı da bir gerçektir. Phaidros 230, kısmen ironik bir şekilde Sokrates’in tabiatta kendini âdeta bir yabancı gibi hissettiğini söyler ve ekler: ‘Ben öğrenmeğe âşık biriyim. Ve benim hocalarım ağaçlar yahut kırlar değil, şehirlerde ikâmet eden insanlardır.‘ Cicero’nun ve neslinin yaşadığı pratik ve âcil sorunların ortaya çıkardığı bu sonuç, Sokrates’in temsil ettiği felsefe mektebinin, kozmik sorunlarla yakından ilgilendiği gerçeğini ortadan kaldırmamaktadır. Nitekim Sokrates’in kâtibi, dostu, talebesi ve müridi Eflatun, Diyaloglar‘ın farklı bölümlerinde ve özellikle Timaios‘ta kozmoloji ile insan bilimi ve ahlâk arasındaki derin ilişkiyi etraflı bir şekilde ele alırken bu konuda bize önemli ipuçları verir.