Prof. Dr. İlhan Kutluer‘in felsefi gök kubbemiz isimli kitabının (İZ Yayıncılık, 2017) birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı.
“(…) Yeniden keşif terimiyle asıl ifade etmek istediğimiz klasik eserlerin bilimsel keşfine dayalı, kriz çözücü ve inşa edici tefekkürdür. Bu çerçevedeki akledişlerimiz artık metinler ve fikirler arasındaki tarihsel sebeplilik zincirini, hayatın içinde yaşadığımız problemler ışığında anlamlandırmak üzere bütüncül bir bakışın konusu yapmaktır. Yeniden keşif bizden bilim insanı olduğumuz kadar, belki ondan ziyade mütefekkir olmamızı ister. Bildiklerimiz, öğrendiklerimiz, açıkladıklarımız yanı sıra anladıklarımız, yorumlayıp anlam verdiklerimiz ve kritik ederek yeniden ürettiklerimizde kendisini gösterir. Yeniden keşif, keşfedilenin yeniden üretilmesi, değerlendirilmesi, anlamlandırılmasıdır çünkü. İslâm düşüncesi tarihi alanında doğru bilgiyi üretmek ilmî anlamda keşif iken, bu bilginin tarihsel ve güncel bağlamda taşıdığı anlam yeniden keşfe konu olandır. (…) Kendisi hem tarihsel oluşumlar, hem kararlı yapılar hem de bu süreklilik arz eden gelenekler üzerinde belli çerçevede yorumlara gitmiş, böylece İslâm dünyasının içinde bulunduğu düşünce sorunlarının kökenine ineceğini varsaymıştır. (…) Benim gelenek karşısındaki kişisel tutumum, geldiğim fikrî aşamada rekonstrüktiftir; yeniden oluşum mantığını esas alır. (…) Kanaatimize göre böyle olmalı çünkü yeniden keşif çabası ancak yeniden oluşum gayesiyle anlam kazanır. Bizim klasikleri yeniden keşif çabamızın,ilmî meraklarımız ya da akademik yükümlülüklerimizin ötesindeki asıl gâyesi XXI. yüzyılın ilk çeyreğini idrâk ederken hâlâ derinden yaşadığımız entelektüel krizin aşılması yönünde köklü, özgün, kalıcı, küresel dünya için değer taşıyan ve ilham verici okumalarla entelektüel geleneğimizi yeniden tesis ederek insanlığa yepyeni felsefî ufuklar kazandıracak kelâmcı, filozof, yahut mutasavvıfların, bu ufuklardan ışık alan bilim, düşünce ve sanat insanlarının yetişmesine fikrî zemin hazırlamak olmalıdır.