Sadreddin Konevî’nin ‘İlâhî Nefhalar’ından(Çeviren: Ekrem Demirli, Kapı Yayınları 1.Basım 2015) alıntılar
“Allah ihsan eden ve kulunu razı olduğu işlere ulaştıracak olandır.” (s.13)
“Allah Teâlâ’nın ‘O zikredilen bir şey değildi,’ âyeti zikrettiğimiz bu ‘şeylik’ durumuna işaret eder. Sözü edilen âyetin üç mertebesi vardır. Birincisi Ümmü’l-kitab’dadır. Ümmü’l-kitab Yüce Kalem’in (silinme ve değişmeden) korunmuş Levha’ya yazacağı işler için yardım aldığı yerdir. Levha unutmak, değişmek ve başkalaşmadan korunmuş özelliktedir. Kitap ve Sünnet’te buna defalarca işaret edilmiştir. Misâl olarak ‘Bilakis o korunmuş Levha’da Kur’an-ı mecid’dir, ’(Burûc, 21-22) âyetini verebiliriz. (…)” (s.25)
“(…), yani yaratılması istenilen şeyin sûreti ‘kelime’ diye isimlendirilir. Bu itibarla Hak varlıkları kelimeler olarak isimlendirmiş, Kur’an-ı Kerîm’in pek çok yerinde buna dikkat çekmiştir. Bu meyanda Allah Hz. İsa’yı (…) kelime ve söz (kavl) diye isimlendirdi. Ayrıca ‘Allah’ın yaratmasında hiçbir değişme yoktur’ (Rûm,30) buyrulur. Başka bir âyette (yaratmak yerine) ‘Allah’ın kelimelerinde değişme yoktur,’ (Yunus,64) denilmiştir. Allah kullarının ruhları hakkında şöyle der: ‘’Temiz (tayyib) kelime O’na yükselir’. Sonra şöyle buyurmuştur: ‘Sâlih amel O’na çıkar,’(Fâtır,10)(…) Hakikati sadece ‘rivayet’ yoluyla öğrenenler için zikrettiğimiz haberlerle şu husus sâbittir: Varlıklar Allah’ın kelimesidir ve ‘yaratma’ söz vasıtasıyla gerçekleşir. Söz (kelam) mertebe cihetinden ‘harf’ mertebesinin ardından gelir. Bunu anladığında şunu öğrenmiş olursun: ‘Harf’ olmaları yönünden ‘eşya’nın şeyliği bilgi mertebesinde ve Hak’ta silinmişlik (müstehlek) makamında sabit şeyliktir. Bu bizâtihi haricî varlık alanında Hakk’ın varlık nurunun kendisi ve lâzımları üzerine yayılması ve -Hakk’a değil- kendisine ait şeyleri izhar etmesi itibarıyla ‘varlık kelimesi’dir. Bu şeylik -birinci itibardan farklı olarak- ikinci itibar ile varlık şeyliğidir. Sonra varlıklar cem makamı derecelerinde terakki ederek Hakk’ın nezdinde çeşitli ve farklı mertebelerde derecelenirler; bazıları âyet, bazıları sûre, bazıları kıymetli kitaplar, bazısı nâdir kitap olur. Bu kısım câmî (toplayıcı / kapsayıcı) kitaptır. Allah Teâlâ şöyle buyurur: ‘Her şeyi imam-ı mübîn’de saydık,’ ( Yasin, 12) Şeriat onların hepsinden bahsetmiş, muhakkikler derûnî ve hâricî (âfâk ve enfüs) âyetlerindeki emrin sırlarının hepsini müşahede etmiştir. (…) ‘Onun hak olduğu ve her şeyi gördüğü kendilerince bilinmiştir. O her şeyi rahmet ve ilim olarak kuşatmış, her şeyi ihata etmiştir.’ (Fussilet, 53-54) (…) Buradan muhakkik ve keşif sahibi ‘Her şey helak olucudur, O’nun vechi müstesna, hüküm O’na aittir ve O’na döner.’ (Kasas, 88) âyetinin sırrını öğrenir. Tekvin, yaratma ve kullar arasındaki farklılığın sebebini de buradan idrak eder. Varlıkların bir kısmının bir itibar ile kelime, bir itibar ile âyet ve sûre -yani mertebe ve derece-, bir itibar ile kitap diye isimlendirilmesinin sebebini veya başka bir itibar ile bundan daha büyük oluşlarının sebebini öğrenir. Allah bunu bildirmiş, haber vermiş, göstermiş ve anlatmıştır. Sen de o kimselerden ol! Mürşid ve muallim Allah’dır.” (s.27-28)
No Comments