ahiret Posts

“Tedbîrât-ı İlâhiyye Tercüme ve Şerhi” adlı eserden kısa bir bölüm

 

Birazcık daha kolay anlaşılır kılınarak bu değerli eserden kısa bir bölümü aktarmak sûretiyle İslâm ilim ve düşünce âleminin seçkin âlimlerinden ve düşünürlerinden Muhyiddin İbn Arabî’nin (d.1165- v.1240), kendi ifadesiyle “İşte bu kitap meliklerin hizmetkârlarına hizmetleri esnâsında ve âhiret yolunda gidene de kendi nefsinde fayda sağlayıcıdır (s.69-70)” dediği eseri hakkında nâçizane bir tanıtımı ya da hatırlatmayı amaçladım.

“(…) ‘Takvâ sahipleri cennetlerde ve ırmakların kıyılarında, güçlü ve yüce Allah’ın huzûrunda hak (sıdk / sadakat) meclisindedirler.’ (Kamer, 54/54-55) Bu âyet-i kerîmeye Muhyiddin İbn Arabî’nin Tedbîrât-ı İlahiyye adlı eserinde (Tercüme ve şerh: Ahmed Avni Konuk; Yayına Hazırlayan: Prof. Dr. Mustafa Tahralı; s.315-316) yer verilmesi bağlamında şöyle denilmektedir:

“Bütün dünya tek bir sistemin sultası altındadır.”

 

Mustafa Kutlu‘nun “Yoldan çıkmanın yolu-1” başlıklı yazısından:

“Âmentü’ye inananlar için dünya hayatı ahıretteki akıbetimiz (hesap günü) düşünülerek tanzim edilir. Bu sebeple fert ve toplum olarak “Ahlâk Nizamı”na uygun bir hayatımız olmalıdır. Hâlihazırda dünyada bir “Ahlâk Nizamı” yok ise onu var kılmak hedefimizdir. Peki bu nasıl olacak?
(…)
Bütün dünya tek bir sistemin sultası altındadır. Bu sistem ahıretin varlığına inanmaz. Cenneti bu dünyada bulmak için kurgulanmıştır.
Bu düzenin adı “Kapitalizm”dir.
(…)
Sistemin kurucusu “Küresel Sermaye”dir. Kim olduğu, ne olduğu hakkında “efsaneler” söylenir. Koyduğu “kanun”ların hakimiyet ağı o derece geniştir ki; âdeta hangi taşı kaldırsanız altından o çıkar.
Paralar, bankalar, çarşılar, ulaşım-iletişim, silahlar, ordular, adı-sanı olan meşhur üniversiteler, laboratuvarlar, kütüphaneler, projeler, ar-ge’ler, araştırmalar, arşivler, kayıtlar, kongreler, dergiler, makaleler, ödüller-ünvanlar, deneyler, yer ve gök, hatta uzay ondan sorulur.
Hâşâ Tanrı’nın yerini almıştır ve “Kanun benim” der. (…)

Bir âyet meâli (Âyet-el kürsî)

 

Özellikle merhûm Balıkesirli Hasan Basri Çantay‘ ın (1887-1964) Kur’ân-ı Hakîm ve Meâl-i Kerîm” adlı eserinden (Birinci Cild, Yedinci Baskı, 1392 H./1972 M. Nâşiri: Mürşid Çantay,Bayezid-İstanbul, Ahmed Said Matbaası) istifâde ederek, Kurân- Kerîm’in Bakara Sûresi’nin 255. âyeti olan ve Âyet-el Kürsî olarak bilinen âyet-i kerîmenin bir ölçüde tefsirli meâlini sunacağım.

Yaşam ve ölüm

 

Hangisi bizim için daha sahi(h), daha gerçek? Hangisine daha yakînen (kesinlikle) inanıyoruz? Hani “Kur’ân”ın ikinci sûresinin 4. âyetinde gerçek îman edenler kastedilerek, “Ahirete de kesin olarak/şüphesiz bir bilgi ile inanırlar” deniliyor ya, öyle bir kesinlikle, yaşama inandığımız gibi ölüme ve ölüm sonrasına da inanıyor muyuz?

Kur’an-ı Kerîm’den ard arda beş âyetin meâli (anlam olarak Türkçe karşılığı)

 

* “Rabbimiz Allah’tır” deyip sonra da doğrulukta devam edenlere, onlara, melekler, ölümleri ânında: “Korkmayınız, üzülmeyiniz, size söz verilen cennetle sevinin, biz dünyâ hayâtında da, âhirette de size dostuz. Burada, canlarınızın çektiği, umduğunuz şeyler, bağışlayan ve merhamet eden Allah katından bir ziyâfet olarak size sunulur” diyerek inerler. (41/30,31,32)