amel Posts

Fütûhât-ı Mekkiyye’den bazı sözler

 

Muhyiddin İbn Arabî‘nin (m. 1165-1240) bu ünlü eserinin Ekrem Demirli tarafından yapılmış çevirisinin 18. (son) cildinden bazı sözlerini alıntılamamdan ibaret olacak bu yazı.

“(Senin hakkındaki hükmüm) senin bana verdiğin bir hediye ve bana tevdi ettiğin ilimlerindir. Binaenaleyh seni (ey kalp!) senden başkası köreltmedi.” (s.34)

“Bedbaht, içinde bulunduğu gam ve üzüntü hali nedeniyle, anne karnındayken bedbahttır. Saîd(mutlu) ise kendisine tahsis edilmiş bilgi nedeniyle anne karnındayken de mutludur. Hapşırıp ‘el-hamdülillah’ diyen annesine ‘yerhamukillah (Allah sana merhamet etsin)’ diyen anne karnındaki cenine şahit oldum. Annenin karnından bu sözü duyunca mutlulukla secdeye kapandım.”(s.36)

“Bilgi ve edep ehline göre en şaşılacak iş kadimlik mertebesinde Hakk’ı ‘a’yan(-ı sabite)’ (şeylerin var olmadan önce ilâhî ilimde sâbit olan hakikati -a.a-) iken görmektir.” (s.38)

13. Yüzyılda yazılmış bir tasavvufî eserin tercümesi olan bir kitaptan alıntılar…

 

Sadreddin Konevî‘nin (1210-1274) en-Nefehâtü’l-ilâhiyye isimli eserinin İlâhî Nefhalar adıyla Ekrem Demirli tarafından dilimize çevrilmiş olması, 13. yüzyılda telif edilmiş, tasavvuf alanındaki bu önemli eserin muhtevası hakkında bilgi edinmemizi mümkün kılmaktadır. Bu kitabın (Kapı Yayınları, 1. Basım: Mayıs 2015) birkaç yerinden alıntılar sunmakla bu değerli müellifin ilminden-irfânından ne yansıtılabilirse; kendisini minnet, şükran ve dua ile anmak, ve mütercime şükran borcumuz anlamında küçük bir çabayla, geçmişteki böylesi büyük eserlere ve günümüzdeki onlarla ilgili önemli çalışmalara saygımı belirtmiş olacağımı düşünüyorum. “Alıntılar” diyorum ama kelimesi kelimesine aynı, tıpa-tıp imlâsına uyacağımı söylemiş olmadığım ama anlamına sâdık kalmaya çalışarak bu kitaptan aktarımlar yapacağım bilinmeli.

“Bir insan şunu ileri sürebilir: ‘Seçkinlerden her birisinin bilgisi Hakk’ın bilinen her şeyi ihata eden bilgisine mutâbık olmalıdır.’ Böyle bir iddiaya verilecek cevap şudur: Hakk’ın bilgisinin kendisinin bir sıfatı olarak dikkate alınması, -başkasının bir sıfatı olması itibariyle- onun/onların bilgisinin bir şeye ilişmesinden farklı olduğunu düşündürmesi gerekir. Bunu anlayınız! Bu bilgi inâyete mazhar insana Rabbinin bahşetmiş olduğu ve insana keşf olunan şeylerin en değerlisi ve yücesidir.” (s.18)

“İlim” hakkında Tedbîrât-ı İlâhiyye’den bir bölüm

 

“(…)Sen ilim tahsili ile meşgûl olduğun vakit, başka türlü amel ile iştigâle vaktin uygun olmaz. Vakitlerini ilim tahsili işgal eder. Düşmanların seni başka amelden alıkoydukları için sevinirler. Halbuki o zavallılar bilmezler ki, ilim kendi hakikatinin verdiği şeyin gayrinden geri durur. Yani ilim öyle bir şeydir ki, neticede marifetullâha ulaştırır.

İbn Atâullah el- İskenderî’den hikmetli sözler…

 

*Sende gizli olan ayıpları arzu edip araştırman, senden perdelenmiş olan gaybları [görülmeyenler, bilinmeyenler] araştırmaktan daha hayırlıdır.

Hayrettin Karaman hoca ne diyor?

 

İslâm dini ile ilgili bir bilim adamı olarak ülkemizde adı en fazla duyulmuş (tanınmış) kişilerden biri olan Prof. Dr. Hayrettin Karaman, “Tarikat tuzağı” başlıklı yazısıyla başlayan bir yazı serisini sürdürüyor. Bu seriden ikinci yazısının başlığı “Şeyh mi âlim mi?” idi. Dünkü üçüncü yazısının başlığı da şöyle: “Kulun varlığı ve ibadeti”.