Bernard Lewis Posts

“Türk milletinin ölüsü (Türk milleti 1908’de II. Meşrutiyet eliyle öldürülmüştü. Öldürülmemiş olsaydı bir yıl içinde bütün Balkanlardaki Türk varlığı buharlaşamazdı.) Çanakkale’den İngiliz ve Fransız savaş gemilerinin geçmesine müsaade etmedi.”

 

İsmet Özel’in İstiklâl Marşı Derneği internet portali İsmet Özel Köşesi’nde “Yazdıklarımın Soluklanma Vakti” üst-başlığı altında çıkan “Sar Baştan Cumhuriyet” başlıklı yazısının (www.istiklalmarsidernegi.org.tr/IsmetOzel?Id=86&KatId=5) birkaç yerinden yapacağım alıntılamalardan (bunlardan biri de başlığı teşkil ediyor) oluşacak bu yazı ile niyetim ve amacım iyi yazı okuma merakı olanları o yazının çıkmış olduğundan haberdar etmektir.

” Tarih tekerrür etmemiştir. Tarih ne şeklen herhangi bir yüzüyle, ne de mânâ itibariyle herhangi bir biçimde tekerrür edecek. Ne var ki, bazı şeylerin vaktinin gelmesinin önüne de kimse geçemeyecek. (…)
Bugün ise Türk topraklarında sağduyu adını verdiğimiz şey Türk olmağı ciddi bir nakîsa olarak algılamaktadır.

(…) Türk olmak hiçbir etnik zümrenin baskınlığından güç devşirmedi. Baskınlık dört hak mezhebe yaşama alanı sağlayan Sünniliğin, Sünni insan ilişkilerinin tekelindeydi. (…)

Eğer III. Selim “yarı zamanlı Padişah” idiyse diğer yarıyı dolduran kimdi? Başını İngilizlerin çektiği emperyalist güçler (finans dünyasının kabadayıları) diğer yarının işlerini üzerlerine almışlardı.  (…)

(…)  Benden aldığınız tarih haberlerinin resmî tarihle uyum göstermediğini biliyorum. Niçin bu uyumsuzluk? Çünkü ben ne yazıyorsam Türklerin büyük uykularından uyanacağı günün beklentisi içinde yazıyorum. Resmî tarih ise Türkleri kaç zaman uyku halinde koruyabilirse Dünya Sistemi’ni o derecede kâr eder durumda tutabileceği itkisiyle faaliyet gösteriyor. (…)
Niçin tatil günlerini resmi ve dini bayramlar olarak ikiye ayırmışız? Çünkü dini bayramları yok sayacak olursak Türk olmağı hesap dışı tutmuş olacağız.  (…)

Dini olanla resmi olanı uzlaştırmak biz Türklerin beynelmilel ortamda bir yer almamıza imkân verdi. (…)

İki yazıdan ikişer cümle

 

Mahmud Erol Kılıç’ın “Hatıralarımı yazmalı mıyım?” başlıklı yazısından (Yeni Şafak, 26.03.2017):

“(…) İntikamcı bir kültürle yetiştirilmediğim için olsa gerek Şeyh olan büyük dedemin başını dibek taşına dayayıp taşla ezerek şehid eden Sırplara karşı sırf bundan dolayı bir bütün olarak kin ve nefretle hiçbir zaman bakamadım. (…)

Senegal Meclis Başkan Yardımcısı ile oturduk baş başa sohbet ediyoruz. Diyor ki Afrika’yı Müslümanlaştıran dervişlerdir. (…)”
http://www.yenisafak.com/yazarlar/mahmuderolkilic/hatiralarimi-yazmali-miyim-2036966

M. Şükrü Hanioğlu’nun “Teleolojik tarihin kahramanları” başlıklı yazısından (Sabah, 26.03.2017):

“(…) Türkiye bu tür bugünden geriye ve teleolojik, yâni “tarih”in belirli bir amaca ulaşmaya çalıştığını iddia eden yazım ve anlatımın fazlasıyla güçlü olduğu toplumlardan birisidir. (…)

Örneğin Bernard Lewis ve Niyazi Berkes’inkiler gibi “modern, çağdaş ve seküler” Türkiye’nin “doğuşu”nu inceleyen eserler de “tarih”i böyle bir teleoloji çerçevesinde ve “Osmanlı geçmişinin söz konusu karakterdeki bir ulus-devleti doğurmasının kaçınılmaz olduğu temelinde inşa etmiştir. (…)”
http://www.sabah.com.tr/yazarlar/hanioglu/2017/03/26/teleolojik-tarihin-kahramanlari