bilgi Posts

Ömer Türker’in “Evrim Teorisinin Sorunları (lll)” başlıklı yazısından alıntılar

 

Aylık CİNS adlı derginin Eylül 2020 sayısında (sayı: 60) çıkan bu yazıdan yer yer alıntılar sunacağım.

“Önceki yazıda bahsettiğim senaryodaki olaylar dizisini ve açıklamayı olduğu gibi koruyalım. (…) Evrilmeye sebep büyük salgınlar olduğunu tespit etmiş olalım. Fakat bütün bunların ilâhî bir irade tarafından gerçekleştirildiğini ve evrenle birlikte dünyada gerçekleşen her şeyin ilâhî bilginin bir eseri olduğunu kabul edelim.

İlâhî bilginin bize kapalı yönünün kurtların evrim sürecine ilişkin bilgilerimiz arttıkça vazıh hâle geldiğini ve değişimlerin, âlemin bütünüyle ilgili nihai bir gayenin parçası olduğunu düşünelim. Bu gaye, vahdet-i vücûdcu sûfilerin düşündüğü gibi Varlık’ın ezelden ebede süregiden zorunlu zuhuru veya ilâhî isimlerin zorunlu tecellisi olabilir.

Gaye, kelamcıların düşündüğü gibi tam olarak bilme imkânımız bulunmayan bir hikmetin tahakkuku ve ilâhî teklifin bir uzantısı olabilir. (…)

Şimdilik bunlardan herhangi birinin olabileceğini kabul edelim. Kısaca teoriye doğal süreci aşkın bir fâilin bilinçli müdâhalesini ve nihai tahlilde ondan kaynaklanan bir gayeyi dâhil edelim. Bu durumda evrimci izah, açıklama gücünü kaybeder mi?

Bu sorunun iki yönlü bir cevabı vardır.
Birincisi, bunları dâhil etmek biyolojik seviyede hiçbir katkı sağlamamaktadır. (…) Çünkü bilgimizin değiştiği kısım, biyolojiyle ilgili değil, biyolojide incelenen nesne veya durumun var olmak bakımından özellikleriyle ilgilidir, yani metafiziktir.

(…)

Pekâlâ bu mülahazalar ne işe yarar? Bu değerlendirmeler bize insanlık dediğimiz şeyin ne olduğuna, genel olarak hayatın anlamına, yapılan fiillerin insan olarak bize katkısının bulunup bulunmadığına ilişkin metafizik bir kavrayış sunar. Bu kavrayış bizzat o fiilin gerçekleşme sürecinin doğru bir tasvirinden daha önemlidir fakat fiilin ‘alanla ilgili'(a.a.) çözümlemesine hiçbir katkı sunmaz.

(…)

İşte aynı durum, biyolojik bir olayın tasviri için de geçerlidir.

Metafizik mülahazalarımız, bir bütün olarak canlılar dünyasının ne anlama geldiğini ve bizim varlığımıza nispetle nasıl değerlendirilmesi gerektiğini tabii ki etkiler.

(…) Fakat bu değerlendirmeler, biyolojik bir olayın vakıaya uygun bir tasvirine katkı sağlamadığı gibi pek çok durumda da böyle bir tasvire dahi ihtiyaç duymaz. Bu sebeple evrimci açıklamanın sosyoloji ve siyaset gibi insan bilimlerindeki kullanımı ile biyolojideki kullanımını tamamen farklı değerlendirmek gerekmektedir. Lakin meselenin bu yönünü biyolojik yönünden sonra müstakil olarak değerlendireceğim.

Şimdi cevabın ikinci yönüne geçebiliriz. Metafizik fâili ve gaye kavramını dâhil etmek, evrimin biyolojik açıklamasından neyi eksiltir?

Seçkin bulduğum iki gazete yazısından alıntılar

 

İlki Gökhan Özcan‘ın 01 Haziran 2020 tarihli Yeni Şafak’ta çıkan “Dalgaların konuşamadığı insanlar” başlıklı yazısı. Bu yazının beş yerinden alıntılar:

” ‘Dalgalar sahile vuruyor, bu denizin bir şeyler ifade etme yöntemi, ama bunu herkesin anlayabilmesi mümkün değil, çünkü hiç bu kadar uzağa gitmemiş olanlar var’ diye yazmış Jose Sarmago, ‘Toprağın Uyanışı’ kitabında. Hayatın gerçek, doğrudan seyrine dalınabilir, el uzatılıp dokunulabilir güzellikleri birtakım dijital süreçlerden geçerek, dijital malzemelere dönüşerek katılabiliyor artık hayatımıza. (…) Bütün bunlar gerçek mi, işte mesele orada! Hiçbiri hayatın doyulmaz güzelliklerini, zenginliklerini, karakterlerini verecek kadar gerçek değil! Çünkü adı üstünde sanal bir dünyanın malzemeleri bunlar… İster biz yapmış olalım, ister başkaları bizim için yapmış olsun, sonuç değişmiyor; tasarım ürünleri bunların hepsi az ya da çok… ‘(…) O halde sen bellek için değil, hatırlatma için bir deva buldun. Bunlar senin harflerin sayesinde, eğitimsiz kalmalarına rağmen gırtlaklarına kadar bilgiye gömüldüler mi, çoğu zaman hiçbir şeyi doğru dürüst düşünemedikleri halde kendilerini binlerce şey hakkında hüküm vermeye yetkin sanacaklardır’ diyor ‘Platon’un Eczanesi’nde, Jacques Derrida. (…)

Siyâset, yönetim, bilgi ve başarıya dair bir not

 

Bu akşam İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Ahmet Hakan’ın CNNTÜRK’deki ‘TarafsızBölge’ programında onun sorularına cevap verirken sıradışı bir içtenlik ve başarıyla çok önemli ve ayrıntılı açıklamalarda bulundu. İçtenlik, dürüstlük, açıklık ve bilgilendirme yönlerinden, tahmin ediyorum, Bakan Süleyman Soylu’nun gösterdiği performans hakkında benim edindiğim izlenimin benzerini birçok vatandaşımız edinmiştir.

Özellikle devlet yönetiminde vazgeçilmez ve hafife alınmaz ilkeler üzerine mükemmel açıklamalarıyla sanıyorum izleyenlerce çok öğretici ve bilgilendirici dersler olarak algılanmıştır önemli bir bakanlığın başında görevde bulunan bu zât tarafından dile getirilenler. Çok istifade ettiğimi belirtir, sayın Bakan’a ve programı yöneten Ahmet Hakan’a teşekkürlerimi iletirim.

13. Yüzyılda yazılmış bir tasavvufî eserin tercümesi olan bir kitaptan alıntılar…

 

Sadreddin Konevî‘nin (1210-1274) en-Nefehâtü’l-ilâhiyye isimli eserinin İlâhî Nefhalar adıyla Ekrem Demirli tarafından dilimize çevrilmiş olması, 13. yüzyılda telif edilmiş, tasavvuf alanındaki bu önemli eserin muhtevası hakkında bilgi edinmemizi mümkün kılmaktadır. Bu kitabın (Kapı Yayınları, 1. Basım: Mayıs 2015) birkaç yerinden alıntılar sunmakla bu değerli müellifin ilminden-irfânından ne yansıtılabilirse; kendisini minnet, şükran ve dua ile anmak, ve mütercime şükran borcumuz anlamında küçük bir çabayla, geçmişteki böylesi büyük eserlere ve günümüzdeki onlarla ilgili önemli çalışmalara saygımı belirtmiş olacağımı düşünüyorum. “Alıntılar” diyorum ama kelimesi kelimesine aynı, tıpa-tıp imlâsına uyacağımı söylemiş olmadığım ama anlamına sâdık kalmaya çalışarak bu kitaptan aktarımlar yapacağım bilinmeli.

“Bir insan şunu ileri sürebilir: ‘Seçkinlerden her birisinin bilgisi Hakk’ın bilinen her şeyi ihata eden bilgisine mutâbık olmalıdır.’ Böyle bir iddiaya verilecek cevap şudur: Hakk’ın bilgisinin kendisinin bir sıfatı olarak dikkate alınması, -başkasının bir sıfatı olması itibariyle- onun/onların bilgisinin bir şeye ilişmesinden farklı olduğunu düşündürmesi gerekir. Bunu anlayınız! Bu bilgi inâyete mazhar insana Rabbinin bahşetmiş olduğu ve insana keşf olunan şeylerin en değerlisi ve yücesidir.” (s.18)

Şöhret, nitelik ve ahlâk yönleriyle siyasetçiler ve gazete yazarlarına genel bir bakış

 

Bir gazetenin adı ünlü bir yazarının, yazılarının takipçisi olmadığım halde, bir yazısını okudum bu gün. İster istemez okuduğum o yazı bana şu ana izlenimi edindirdi: Bu yazar bakışına ve değerlendirmesine güveniyor ve kendisini de olumsuzladıkları arasında sayar gibi yapmasına rağmen, öyle değil, kendisi müstesnâ. Böyle gazete yazarları istisnâî midir veya az mıdır? Hayır; ama bazıları çok belirgin olarak bu özelliklerini yansıtırlar. Yoksa gazete yazarlığı zaten zor bir iştir; bu işi hakkıyla yapmak isteyen hiç kimse bu kadar sıklıkla yazı yazmanın anlamsız olduğunu inkâr etmez.