bilgi Posts

Bazı -özellikle akademisyen ilahiyatçı- gazete yazarlarında belirgin olduğu izlenimini edindiğim bir özellik üzerine

 

Eskiden (1960’lı-70’li yıllarda) dînî kitaplar neşreden İmam-Hatip okulları ve Yüksek İslâm Enstitülerinde hocalık yapan isimleri ünlü kişiler günümüzdeki İlahiyat fakültelerinde akademisyen olan ve yazıları, kitapları çıkan kişilere göre çok çok az idiler.

“Yerinde saymanın matematiği” ve “kemâl matematiği”

 

Meşguliyetlerimiz hakkında kendimize bahaneler ya da mazeretler üretirken hep meseleyi sadece kendisi kadar, kendisiyle sınırlı düşünüyoruz. Bizi meşgul eden o şeyi, neyin yerine koyduğumuzu düşünmeyi aklımıza getirmek istemiyoruz.

“Bilgi” hakkında M.İbn Arabî’den birkaç söz

 

“Eğer bilgi,” diyor İbn Arabî, “aklî bir delile dayalı nazariyelerden (teoriler -aa.-) ve (dolayısıyla) şüphe uyandırıcı yollardan elde edilmişse, böyle bir şey, bize göre, sahibinde şüphe uyandırdığından dolayı bilgi değildir. Bilgi, bilende şüphe uyandırmamalıdır.

Seçtiğim gazete yazılarından yine seçtiğim sözler

 

“(…) Neden bugünün insanı bilumum hastalıklardan oluşan bir felaket çemberinin her an kendisini içine çekmeye çalıştığı vehmiyle yaşıyor? (…)

12.- 13. asırlarda yaşamış İbn Arabî’den ve 13. asrın iki büyük ârifinden (Sadreddin Konevî, Mevlânâ) sözler…

 

“İmdi hâriçten delil talebinden sakın! Basamaklara muhtaç ol! Ve delili zâtın için zâtından taleb eyle. Hakk’ı zâtında bulursun. Görmedin mi ki, Resûlullah (sav) Efendimizin nübüvveti (peygamberliği) sâbit olduğu ve akıl sâhipleri, kendilerinde, (Sav) Efendimizin kendisinin hevâsından değil Allah Teâlâ cânibinden söz söylediği karar bulduğu vakit, boyun eğmeğe ve teslîme dahil oldular. Ve onlar üzerine mükellef kılma görevleri mutasarrıf oldu. Ve onlar ‘delili nedir ve illeti nedir?’ diye suâl etmediler.” (Muhyiddin İbn Arabî, Tedbîrât-ı İlâhiyye, Tercüme ve Şerh: Ahmed Avni Konuk, Yayına Hazırlayan:Prof. Dr. Mustafa Tahralı, s.53, İz Yayıncılık, 6. Baskı, İstanbul, 2013)