bilim Posts

“İslâmcılık İslâm’ı bütünüyle temsil etmez.” (İsmail Kara)

 

Değerli ve seçkin bir akademisyen ve entelektüel, aynı zamanda velûd bir yazar olarak tanınan İsmail Kara ile yapılmış bir röportajın metninde (https://www.perspektif.online/turkiye-islamla-iliskisini-yeniden-tesis-etmeden-yol-alamaz/ ), kendisinin başlıktaki bu tespiti şu bağlamda geçiyor:
“(…) Bu yaygınlığı ve etkinliği sebebiyle bizim için İslâmcılığı tanımak, anlamak, tenkit etmek büyük ölçüde kendimizle, yakın geçmişimizle ciddi olarak uğraşmak, derinliğine ilgilenmek, hesaplaşmak manasına gelecektir kanaatindeyim. Fakat İslâmcılık İslâm’ı bütünüyle temsil etmez, bu hataya düşmemek lazım. Bir başka şekilde söylersek İslâmcılık da İslâm dairesinin içindedir, onun bir parçasıdır ama İslâm hem kronolojik olarak hem de muhtevası, mezhepleri, meşrepleri, yorumları ve çeşitliliği itibariyle çok çok daha geniş bir daireye ve köklü bir gerçeğe ve geleneğe işaret eder. “

Yazar kendi konumunu da meseleyle ilgili olarak şöyle açıklıyor:

“Benim konumumun biraz istisnai gibi gözükmesi belki tenkit ve yeni değerlendirme alanlarına da ısrarla eğilmiş olmam ve iki üç asırlık tarihe yeni bir usulle bir bütün olarak bakmayı denemem dolayısıyladır.”

İsmet Özel’in “İslâmla Damgalanmış Varoluş” başlıklı yeni yazısından alıntılar

 

Şair yazar İsmet Özel’in İstiklâl Marşı Derneği internet portalinde çıkan 24 Cemâziyelevvel 1442 (8 Ocak 2021) tarihli bu yeni yazısından (www.istiklalmarsidernegi.org.tr) olabildiğince az alıntılama yapmak suretiyle, iyi yazı meraklılarını nâçizâne haberdar etmeye çalışacağım.

“İslâm’ın bünyesi tıpkı bütün büyük sanat eserlerinde olduğu gibi insanlığın yani insan olma yolunu tutmuşluğun her merhalesinde anlaşılmaya müsaittir. (…) Bu cümleyi yerli yerince anlama kavuşturabilmek için sırayı takip edelim ve önce dikkatimizi niçin İslâm’ın bünyesi tabirine müracaat ettiğimiz noktasına yöneltelim. Aleyhindeki bütün vakıalara rağmen İslâm’ın sıfırı tüketmemiş olduğu gerçeğinin gölgesinde onun bünyesinden söz ediyoruz. Yani İslâm’dan söz açmamız canlı bir şeyden söz açmamız demektir. (…) Kitabına uydurma veya üstün bir otorite türetme dışında bu bâtıl dinler canlılığı iç yapılarından türetmiştir. Ruhban zümresi olmadan Hristiyanlık, Hahamlık olmadan Yahudilik canını koruyamıyor. Oysa Müslümanları canlı sayışımız görünürdeki bir din otoritesinden doğmuyor. (…) İslâm bir işin hakkından gelebilmek için topluluğun kendi içinden bir imam çıkarmasını emrediyor.

Müslüman hayatının idamesi bahsinde can sıkıcı bir dönemdeyiz; ama dünya siyasetinde Müslümanlar madun (alt, aşağı -a.a.-) bir yerleri olsa da sayıları göz korkusu verecek miktarı aşmış olarak vardırlar.

İlim / bilim, dinî / modern

 

“(…) Dikkat edilirse ikisi de aynı anlama geliyor olmasına rağmen ‘ilimler’ terimiyle ‘bilimler’ terimini birbirinden ayırıyoruz.

“Yitirilmiş Hikmeti Ararken” adlı kitaptan (müellifi: İlhan Kutluer) bazı sözler/ifadeler (3)

 

“(…) Tasavvufu bu sayfalarda mesela bir ahlak imiş gibi, cüz’î bir disiplin olmaktan çıkarıp Allah, âlem, insan dediğimiz varlık alanları veya varlık, bilgi ve değer dediğimiz araştırma alanları için kendine özgü bir metafizik perspektif kılan süreci bütün bir literatürü izleyerek ortaya koymak imkânından ne yazık ki mahrumuz. Ancak kısaca şunlar söylenebilir:

Merhum İhsan Ketin şahsiyetli, dürüst, nitelikli bir jeoloji hocası idi

 

1971 yılı Ocak ayının 11. günü Erzurum Atatürk Üniversitesi Fen Fakültesi’nde bu fakültenin bölümlerine asistan alınması amacıyla sınav yapılıyordu. Ben de İstanbul’dan ‘Doğu Ekspresi’yle 40 saatlik bir yolculukla Jeoloji bölümüne alınacak bir asistan için adaylardan biri olarak Erzurum’a gelmiş bulunuyordum.