İkinci Yeni Posts

“Dünyaya düşkünlük düşüklük gerektirir.”

 

İsmet Özel‘in İstiklâl Marşı Derneği internet portalinde çıkan 20 Rebiül evvel 1442 (6 Kasım 2020) tarihli, “Şiir Bir Tesellidir: Ne Az Ne De Çok” başlıklı yazısının bir cümlesi başlığını, birkaç yerinden bazı cümleleri de metnini oluşturan, tamâmen sözkonusu yazıdan alıntılamalardan ibâret bir yazı olacak bu. Amaç, böyle seçkin bir şairin yazısının, okunmaya değer yazı kıtlığında farkına varılmasına ve olabildiğince okunmasına nâçizâne katkıda bulunmak.

Şiirin bir teselli olduğu kanaatine uzak düşenleri belâlar bekliyor demektir. Ne tür belâlar? Şiire emek veren insanları kast ediyorsak önce bu insanlar kendilerinin şiirle ve şiirden dolayı yaptığına kimsenin güç yetiremediğine inanırlar. Böyle bir inancın onları hataya düşmekten koruyacağı fikri paçalarında asılı kalır. (…)

Dünyaya düşkünlük düşüklük gerektirir. Şiiri bir teselli olarak göz önüne almak bilhassa bu sebeple şarttır. (…) Dünya nimetleri kavramı bütün kültürler içinde bir ihanet itirafıdır. Kim kime ihanet ediyor? Dünyaya gelişimiz bir sebebe mebnidir. Yoksa bizim kazancımız içinde yolcunun, hastalanmış olanın, acze düşmüş olanın payı olduğu söylenmezdi. (…)

Şiire müracaat edişimiz düşüklükten sâlim kalabilmek içindir. Düşüklük sürüye mensup olmağı umursamayanların payına düşer. (…)

İsmet Özel’in “Şiirle Keşfedilmiş Yerlere Taşınmak” başlıklı yazısından alıntılar

 

“Şiir neyi başlattıysa onun sonunu da getirdi. Bunu ister divan edebiyatının ömrü itibariyle isterseniz âşık edebiyatının nelere rağmen hayatta kalışıyla anlamlandırabilirsiniz. (…) Mekânın önce yurt, sonra vatan haline gelişinde baş rolü oynayan yine şiirdi. (…) Türklere zarafet verdiği için benimsenen yerler Türklerin sayıldı.Vatanlaşma istidadını ihtiva etmeyen toprağı Türk yurdu olarak hiçbir zaman bilmedik. (…) Bir Medine müdafaamız var; ama bir Mekke müdafaamız yok. (…) Bütün olan bitenin zemininde Türklerin Haçlı seferleri’ni bir münasebet bilip dar-ül İslâm’ı nereye kadar ilerlettikleri fikri var. (…) 1920’nin Misak-ı Millîsi Süleyman Çelebi’nin şiirle inşa ettiği sahayı işaret eder. (…)

Yerler vardır şiirin keşfiyle teşekkül etmiştir. Bu yerler Türk topraklarında belalardan silkinme dönemlerinde dikkat çeker. (…) Türk milletinin çobanından padişahına şair olduğu dillerdedir. (…) Anadilimize Türkçe dememizi yadırgatan havayı terk uğruna yüzyıllar geçirdik. (…) Kimliğini Yunus Emre’nin bu toprağın Homeros’tan itibaren su yüzüne çıkardığı gücüne dayanarak çizdiği yoldan edindi Türk şiiri. (…) Giderek şiirin dile ebelik etmesindeki harikuladelik müşahede edildi. (…)

Şiir ve şairler hakkında bazı sözler

 

“Şiirin özgürlüğe ihtiyacı yoktur ve fakat özgürlüğün şiire ihtiyacı vardır. (…) Kurtulmak için şiire gitmeyiz, kurtuluş yolunu açmaz şiir. Kurtuluşa giden yola girme çabalarımız varsa, bu çabalarımız içinde şiirin bize kurtuluşta hangi anlamların saklı olduğunu verme gücünü taşıdığını görürüz.