kâmiller Posts

Fütûhât-ı Mekkiyye’den bir bölüm : Rağbet

 

Muhyiddin İbn Arabî’nin (1165- 1240) en ünlü iki eserinden biri olan Fütûhât-ı Mekkiyye’nin Ekrem Demirli tarafından yapılmış ve Litera Yayıncılıktan 2008’de çıkmış Türkçe çevirisinin 9. cildinin İki Yüz Otuz Üçüncü Bölümünü oluşturan Rağbet bahsinden bazı alıntılar sunacağım.

“Sûfilerin terimlerinde rağbet, üç tarzda kullanılır: Birincisi, mahalli nefs, konusu ise sevap olan rağbettir. İkincisinin ise mahalli kalp, konusu hakikattir. Üçüncüsü, mahalli sır, konusu hak olan kısımdır.

Nefs kaynaklı rağbet sadece sıradan insanlarda bulunabilir. Allah ehlinden kamillerde ise, insanın Allah’ın kendisini üzerinde yarattığı doğal, ruhanî ve ilahî bir takım durumların toplamı olması yönünden bulunabilir. (…) Dolayısıyla rağbetin şeklinde kamil ve sıradan insan ortak iken her biri, kendisini rağbete iten sebeple diğerinden ayrılır. Söz gelişi kıyamet günündeki büyük korkuda en üstün insanlar olan peygamberler ile günahkâr ve asilerden oluşan sıradan insanlar ortaktır. Fakat peygamberler kendileri adına değil, ümmetleri adına korkarlar. Bunlar korkuda ortaktır, korkuyu gerektiren sebepte birbirinden ayrılırlar. (…) Örnek olarak, yaşadıkları hadisede, Selman Farisi ile Allah yolunda kardeşi Ebu’d-Derda’yı verebiliriz. Hz. Peygamber ise Selman’ı doğru bulmuştu, çünkü o her bir hakikate hakkını vermekteydi. (…) Ebu’d-Derda ise, seçilmiş biri olsa dahi, kendisine karşı zalim idi. Oruç tutuyor, bozmuyordu; namaza kalkıyor, uyumuyordu.

Sadreddin Konevî’nin (m.1210-1274) bir mektubundan…

 

M.13. yüzyılda yaşamış ve Muhyiddin İbn Arabî (m.1165-1240) ekolünden önde gelen bir mutasavvıf/sûfî olan Sadreddin Konevî’nin “Nefehâtü’l-İlâhiyye” isimli, Ekrem Demirli tarafından günümüz Türkçesine “İlahi Nefhalar” adıyla çevrilmiş eserinde (Kapı Yay., 1.Bas., 2015) yer vermiş olduğu bir mektubundan (s.263-264) alıntılar sunacağım.

“Şeyh Takiyüddin el-Havranî’ye(ra)… Selman’a selam olsun ve koruda yerleşenlere / Ve rikkat (incelik -a.a.-) olarak bu selamı hak edenlere de.
Hamd Allah’a mahsustur. Salat ve selam genel olarak seçmiş olduğu kullarının, özelde de efendimiz Hz. Muhammed’in (sav), O’nun ailesinin, ümmetinden seçkinlerinin, kardeş ve varislerinden kamillerin üzerine olsun. (…)

Şevk şiddetlenmiş, hasret artmış, Allah uğruna sevgi neşvünema bulup sabit olmuştur ve tükenmezdir. Biraraya gelme vesilelerini hazırlamasını Allah’tan talep ederiz. (…)

Biri bir kitaptan, diğeri bir gazete yazısından iki alıntı

 

Muhyiddin İbn Arabî‘nin eseri Fusûsu’l-Hikemin Ahmed Avni Konuk tarafından yapılan tercüme ve şerhinin latinize olarak Prof. Dr. Mustafa Tahralı ve Dr. Selçuk Eraydın’ın yayına hazırlamış oldukları dört cildinden “Fusûsu’l-Hikem Tercüme Ve Şerhi-I (7. baskı, M.Ü.İ.F.V.Y., İstanbul, 2017) s.94’den, daha da kolay anlaşılması için bazı kelimelerin bilinen karşılıkları verilerek yapılan alıntı:

“Bilinsin ki salât Allah tarafından rahmet, melekler tarafından istiğfar, ve kul tarafından duâ ve huzû’dur(tevazu’, alçak gönüllülük). İlâhî rahmet her şeyin isti’dâdı ve talebi hasebiyle o şeye ilişir. Dolayısıyla rahmet, âsîler ve günahkârlar üzerine Hak tarafından afv ve mağfiret ile tecellîdir. Ve afv ve mağfiretten sonra kul cennetle nimet ve varlık içinde olur. İtaatkâr ve sâlih olanlar üzerine cennet ve rızâ ve likâ (kavuşma, görme) haktır ki, bunlar da gözler görmedik, kulaklar işitmedik ve beşer kalbine hatıra gelmedik ilâhî nimetlerdir.

Tecellî-i Rabbânî ile tecellî-i rûhânî veya müşâhede ile mükâşefe arasındaki farklılık

 

İbn Arabî’nin (m.1165-1240) eserlerinden biri olan Tedbîrât-ı İlâhiyye’nin Ahmed Avni Konuk (m.1868-1938) tarafından Arap harfleri zamânı Türkçe’sinin son yıllarında yapılmış tercüme ve şerhi, Prof. Dr. Mustafa Tahralı tarafından latin harfleri dönemi Türkçe’sinde son yıllarda yayına hazırlanmış ve basılmış (İz Yayıncılık; elimdeki baskı 6.sı olup 2013’te) durumda. Bu eserden, bu konuda ifade edilmiş sözleri içeren 200. sayfadan alıntılar oluşturuyor bu yazıyı. Yer yer parantez açılması, bazı kelimeler ve kavramların karşılıkları ve açıklama gerektiğinde yapmak içindir.