M. Şükrü Hanioğlu Posts

Başkanlık sistemi tartışmalarına önemli bir katılım: M. Şükrü Hanioğlu’nun yazısı

 

Başkanlık sistemi tartışmaları sürecinde ciddî ve akademik-entelektüel düzeyde bir yazıyla karşı karşıyayız. Her yazısı ile kıymet yönünden dikkat çekmesi ve istisnai bir köşe yazarı olduğunun anlaşılması gerektiğini düşündüğüm M. Şükrü Hanioğlu bu günkü yazısında (“Sistem ve gelenek”, Sabah, 15.05.2016), “Türkiye’nin soğukkanlı biçimde, fayda-maliyet analizleri yaparak tartışması gereken ‘sistem’ tercihi alanında ‘gelenek’ten kaynaklanan bir zorunluluk bulunmadığının” gözönüne alınması gereğine vurgu yapmakta.

“Laikleşemeyen laiklik”

 

Başlıktaki ifadeyi M. Şükrü Hanioğlu’nun bugün çıkan yazısının (Sabah, 08.05.2016) başlığı olarak alıntıladım. Bu yazıyı, bazı alıntılarla, merak duyabilecekleri haberdar etmek ve yazarın “laiklik ile inanç özgürlüğü arasındaki hassas dengenin nasıl korunacağı ve dinî alanın kimin tarafından düzenleneceği konularında düğümlendiğini” düşündüğü “aslî sorun”un yaygınca anlaşılmasına katkıda bulunmak niyetiyle paylaşmak istedim.

“Tarihler, semboller ve merasimler”

 

M. Şükrü Hanioğlu‘nun bu günkü yazısının(Sabah, 01.05.2016) başlığı böyle.
Türkiye’de uzun süre tekelci biçimde üretilen “tarih” ile onun “dönüm noktaları” olarak kavramsallaştırdığı toplumsal hatıra duraklarının sorgulanmasının “sembol” ve “anma“lar üzerinden yapılan çatışmanın ivme kazanmasına neden olduğu tespitiyle başlıyor.

Bilimsel, akademik veya popüler; sonuçta olan ne?

 

Günümüzde hâlâ 1960’lı yıllardan bu yana yaşadığımız bir açmaz (paradoks) varlığını sürdürüyor. “1960’lı yıllardan bu yana” dememin nedeni de o yılların, bizzat ülkemizde ve dünyada olup bitenleri, konuşulanları, iddiaları, tartışmaları anlamaya, onlar üzerinde düşünmeye, akıl yürütmeye başladığım ilk gençlik yıllarım olması.

Bu günün dikkate değer üç gazete yazısından…

 

Ben “gazeteci yazar” değilim, yazar’ım. Ben, gazetenin mutfağında güncel olayları izleyip konularımı oradan çıkarmıyorum. Ben, kendi gündemimi kendim belirleyerek yazıyorum. (…)
Aslında her defasında kendine bir kompozisyon ödevi verip o ödevi yerine getirmek zor. (…)