“Vasıflı ve imkânlı, katılıma ve değerlendirmeye açık bir dönem şahitliği”
Prof. Dr. İsmail Kara‘nın son çıkan kitabı, “DAĞ NE KADAR YÜCE OLSA Portreler 2” üzerine Mukadder Gemici, kendi ifadesiyle, (bu yeni) “kitabını bahane ederek Prof. Dr. İsmail Kara Hocamızın kapısını çaldık” diyor ve andığı “portrelerden yola çıkarak, portre yazarlığının inceliklerini, kitabın hikayesini sorduk” diye ekliyor. Gerçekleşen bu söyleşiden bazı sorular ve bunlara cevaplar bu yazıyı oluşturacak.
İlk sorusu, “Kitapta göze ve ruha tat veren bir Türkçe” olduğundan hareketle şöyle: “Edebî dil o kadar dikkat çekici ki insan düşünmeden edemiyor, acaba roman yazmayı hiç düşündünüz mü? (…)” İsmail Kara, bir hikâyeci olduğunu bildiği Mukadder Gemici’nin bu intibalarını güzel buluyor. Edebiyatçı olmadığını, “sadece deneme ve hatırat metni yazmayı önemseyerek seven, bunun da üslup dahil hakkını vermeye çalışan, bunun için bulursa zaman ayıran biri olduğunu söylüyor. (…) “Ama bu metinlerle yapmak istediğim esas itibariyle vasıflı ve imkânlı, katılıma ve değerlendirmeye açık bir dönem şâhitliğidir.” (…) Kendisini lise yıllarından beri ilmî metinlerin daha fazla cezbetmiş olduğunu ve o yıllardan kalma bazı mahrem kararlarla o tarafa yöneldiğini söylüyor. Şunu da belirtiyor: “Fakat işimi daha vasıflı yapabilmek için farklı yazma biçimlerinin önemini erken kavradım denebilir.” Ama bir itirafı var: “Mehmet Âkif’in Mısır yıllarını yazmak için “romancı olsaydım” dediğim olmuştur. (…)