özeleştiri Posts

Gazete yazıları arasında, okunmaya değer yazı kıtlığında, son günlerde okuduğum üç yazıdan…

 

“Sürekli herkesin baktığı yere bakmaktan zihni tutulanlar” dedi beyaz saçlı adam, “nasıl oluyorsa her baktığı yerde herkesten farklı bir şey gördüğüne inanıyor.” (…) Bize bir şey gösteriyorlar, oraya bakıyoruz. İnsanın karanlık yüzünde kilitli kalıyoruz. Hayat bakmadığımız her yerde olanca gürlüğü, güzelliği ve renkliliğiyle akıp gidiyor. Biz izan geçirmez inatlarla, köşeye kıstırılmış zihinlerle, çürüten ısrarlarla hayatın olmadığı yere bakıyoruz. İçimizin bütün insanca bakışlarını tutup tutup kör kuyulara atıyoruz. Hayatın olmadığı yere doğru durmadan akıyor, akıyoruz. Ve bütün bu katıksız esaret bizim başımıza sarılı değilmiş gibi, her gün üç kuruşluk oyalamalar için şuursuzca hayatın elini bırakıyor, bırakıyoruz.

Bazı -özellikle akademisyen ilahiyatçı- gazete yazarlarında belirgin olduğu izlenimini edindiğim bir özellik üzerine

 

Eskiden (1960’lı-70’li yıllarda) dînî kitaplar neşreden İmam-Hatip okulları ve Yüksek İslâm Enstitülerinde hocalık yapan isimleri ünlü kişiler günümüzdeki İlahiyat fakültelerinde akademisyen olan ve yazıları, kitapları çıkan kişilere göre çok çok az idiler.